Aşûre Günü Tarihsel Boyutu Ve Osmanlı Dinî Hayatındaki Yeri Üzerine Düşünceler
Aşûre Günü Tarihsel Boyutu Ve Osmanlı Dinî Hayatındaki Yeri Üzerine Düşünceler
l0
EYüPBAŞ
DR, ANKARA Ü. iLAHiYATFAKÜLTESi
e-mail: [email protected]
abstract
Ashura Day, Some Toughts on Its Historical Dimension and Its Place in Ottonun Religious Life.
Ashura is the tenth day of Muharram, the first month of the Mu~lim calendar. Its general significance as a fast
day for Muslims derivers from the rites of the Je"ıish Yom Kippur. Scholars are not agreed as to the exaet day
on which 'Ashura' was observed in early Islam. Early hadith tradition seems to indicate that the day possessed
special sanetity in Arab society even before Islam. Thus the Jewish rite, which the Prophet observed in Medina
in 622 CE, only helped an a1ready established Arab tradirion to acquire religious content and hence greater
prestige. The Jewish chatacter was soon obscured, however, through its incorporation into the Muslim
calendar and its observance as a Muslim fast day. With tbe institution of the fast of Ramadan in the second
~ar of the Hijrah, 'Ashura' becarne a voluntary fast.For over thiıteen centuries the Shi'i community has
observed the day of 'Ashura' as a day of mourning. on the tenth of Muharram 61 AH (10 Oetober 680)
Husayn ibn Ali, feU in the banle on the plain of Karbala. The events leading to Hıısayn's death, which were
subsequently elaborated and greatly embellished, helped to heighten the drama of suffering and
marryrdomDuring Umayyad nıIe (680-750) the 'Ashura' cult grew in secret. But under the Abbasids (750-
1258), who carne to power on the wave of pro-Alid revolts, it was encouraged, and by the beginning of the
fourth century public commemorations were marked bya professional moumer, who chanted elegies and !ed
the faithful in the diIte for the marcyred imam and his foUowers. In 962, under the patronage of the Buyids
(932-1055), 'Ashura' was declared a day of public mourning in Baghdad. Processions filled the streets, markets
were closed, and shops were draped in bI.ıck. Special edifices called 'Husayniy.ıt' were built to house the
'Ashura' celcbration. Ashura had been aday which was ce1ebrated with joy or mourning in accordance with
the seeterian idendities of muslims in the Octoman period as it bad been throughout history.
keywords
Ashura, Karbala, Hıısayn ıbn Ali, Octoman Religious Life
Sunuş
Bilindiği gibi hemen her toplumda gerek örti gerekse dmı yönlerden önemli
sayılan günler, geceler ve aylar vardır. Bu zaman dilimlerinde, meydana geldi-
ği varsayılan ya da gerçekten meydana gelmiş olan bir takım olaylar sebebiyle
çeşitli törenler, kutlamalar veya yas törenleri yapılagelmiştir. Dayandıklan
olayların ve sebeplerin tarihi realitelere uygunluklan tam olarak tespit edile-
meyip tartışılsa da, bu tür zaman dilimlerinin toplumların hayatında önemli
168 AÜiFD XL V (2004), s3j11
birer ritüel haline geldikleri gerçektir. Bunlar ortak değerlere sahip toplulukla-
rm sosyal ve kültürel hayatlannı canlı tutan unsurlardır.
İşte bunlardan biri olan Muharremin lO'u Aşın-e gününe de bazı tarihi
vakalar hamledilmiş, bunlar sebebiyle de İslam tarihi boyunca kutsal bir gün
olarak çeşitli şekillerde kutlanagelmiştir.
Konunun tarihsel süreç içerisindeki gelişimine geçmeden önce, araştır-
ma safhasında karşılaştığımız bazı güçlükleri ve meseleye nasıl yak1aştığımıza
birkaç cümleyle değinmek gerekmektedir. İtiraf etmek gerekir ki, kaynaklan-
mızdaki rivayetlerin oldukça muhtelif ve bazan da çelişki arzetmesi, Aştıre
gününün tarihi altyapısını otaya koymakta bizi oldukça zorlamıştır. Bu durum
sebebiyle hiç bir ön yargı içerisinde olmadan, bir tarih araştırmacısı olarak
kaynaklardan edindiğimiz intibaı net bir şekilde aktarmak uğraş ısında olaca-
ğız.
1 Bu husustaki görüşler hakkında ayrıntılı bilgi için bkz. ibn Manzur, Listinu'l-arah, Beyıut 1955, IV,
569-571; Zebıdl, Tdat'l-arUs nin U!U1hiri'I-kanits, Beyıut 1994, VII, 222; Cevad Ali, Tarihu'l-A rah
kahle'l-İstam, ırak 1955, V, 407; Yusuf Şevki Yavuz, "f.;;ura", DİA, İs{anbul1991, ıv, 24.
2 ibnü'l-Cevzı, a-Muntazamji rarihi'l-mJUk u'l-üm!m, {lık.Sooey! Zekkar, Beyıut 1995, ı, 106.
J İbn Sa'd, Tabıkaıu'l-kübrJ, Mısır 1939, ı, 23; Taben, Tarihu'l-iimm u'l-mJUk, Beyıut 1986, I, 185;
ıbnü'l-Cevz~ a-MuntI1Zam, ı, 132; İbnü'l-Eslr, e1.-Karril fi't-rarih, tlık. Ebu'l.fidl el-Kld~ Beyıu{ 1995,
ı, 58; İbn Kesir, a-Biddy! u'n-nİbi)f!, Mısır?, ı, 116-117.
4 Taben, Tarih, Il, 18; Bağdld~ T/rrihu Bağdad, Kahire 1931, ıx, 406; ibnü'l-Eslr, e1.-Karri1, II, 13; İbn
Kesir, e1.-BidJy;ı, 117.
Aşure Günü. TarihselBoyutu ve Osmanlı Dini H'!}'3tmdakiYeri Üzerine Düşünceler.---- /69
5 Gabriel Monod, Tarihte Usul, çev. Kazım Şinasi Dersan, İstanbul 1938, 1.2.
170 AüiFO XLV (2004), s'!}1 i
6 Ahmed b. HanbeL,Müsm:i, İstanbul 1992, VI, 29-30; Buharl, ei-Gtrriu's-sahih, İstanbul 1992,Savm 69.
7 Ahmed b. Hanbel, Müsm:i, II, 57, 143.
8 Nitekim bu hususa dikkat çeken Cevad Ali, Alman müsteşrik Alois Sprenger (1813-1893)'in,
Kureyş'in oruç ibadetiyle ilgilerinin olduğunu belirten haberlerin, kaynaklara oldukça geç tarihlerde
girdiğini ve bunun da orucun eski Arap geleneğinden bir ibadet türü olduğu iddialanru ispat için bi.
linçli olarak ortaya atılmış oldu£'ll şeklindeki görüşüne ~r vemıiştir. Buna örnek olarak da Araplar'ın,
Recebu'l.Esam ve Şehr-i Mudar dedikleri Recep ayında oruç rumıklan }Ulunda bir haberin, ilk defa
SUyUti"nin(ö.911/ 1505) Dünü'I-n1?l'SUTunda geçmekte olduğuna dikkat çekildiğini belirtmiştir.
(SuyUti,ın-Dünü'I-n1?l'SUr, Beyrut 1896, III, 235) Bkz. Cevad Ali, Ttrrihz/I.Arah, V, 407; Ali Osman
Ateş ise, cahili~ döneminde hem Kureyşlilerin hem de Hz.Penamber'in Aşure günü oruç rutmuş
olduklannı Hz.Aişe'den gelen riva~tle kabul etmiş ve bu orucun Araplara Hz.İbrahim'den kalmış
olduğunun daha mantık! olduğunu belirtmiştir, "Asr-ı Saadene Dinler ve Gelenekler", Bütün YCnleriy-
le Asr-ı Stıadette İslam, İstanbul 1994, II, 21 ı.
AşOre Günü, Tarihse!Bqyutu ve Osmanlı Dini Hi!filtmdaki Yeri Üzerine Düşünce!ef.---- 17/
9 Buhari, Sahih, Savın 69; Tabeıi, Tarih, II,18; B<Ib;OOdi,Tanhu Bağiad, ıX, 406; ibnü'l-Eslr, el.KJrril, II,
13; İbn Kesir, el.BidJ:ıe, I, 117.
10 Ne var ki Hz.Peygamber'in bu tutumu sonraki nesillerce anIaşıIamanuş, özellikle mezheplerin onaya
çıkmasından sonrası onaya çıkan fıkıh literatüründe bu orucun farz olup olmadığı, Ramazan orucu)'"
la neshedilip edilmediği dahi tartlŞıImıŞur. Ebu Hanife ile bazı Şafiller aşure orucunun önceleri vacip
olduğunu, fakat bu hükmün Ramazan orucu ile neshedildiğini, Hanbeüler ve bir kısun Şafiiler ise
ınüstehap olduğunu kabul etmişlerdir. Bkz. Yusuf Şevki Yavuz, u Aşura" , DİA, IV, 25.
/72------------------- AüiFD
XLV
(2004).
s'!Y'
i
ıi YahudilikIR Kavam '1I!Değerler, haz. Suzan Alalu ve diğerleri, İstanbul 1996, 44.
12 Dif,>er bazı erken toplumlar gibi Yahudiler de kısmen güneşe, kısmen de aya ba;:,>tmIıbir takvim
geliştimıişlerdir. Yeni ayı izlemek için gökyüzünü dikkatle incelcyip, ve her ayın başlangıcını ayın ~-
niden doğmasına bağlamışlardır. Ayru zamanda yılın uzunlu{,'illlu güncşin hareketinc göre düzenle-
me~ çalıştılar. Bu zorlu bir çaba;.Uı. 12 a)"ian oluşan güneş yılı ay yılından 11 gün uzun olduğundan,
Pesah gibi mevsimlere bağımlı bayramların yıllarca ayru mevsime düşmesini sağlamak için sürekli dü-
zeltmeler yapılması gerekiyordu. YahııdiliklR Kavam'1I! Değerfer, 198-200.
il Bu günün Ar.ı.plarla etkileşimi konusunda Cevad Ali eserinde şu ifadelere yer venniştir: "Aşıirn ile
Kippur günü kastedilir. Bu gün Tışn"'nin 10. gününde tutulan oruçla bağışlanma ümit edilen gündür.
AşOre Günü, TarihselBoJ'Uluve Osmanit Dini H'!}'3lmdakiYeri Üzerine Düşünceler.---- 173
Bazı müsteşrikler, ibranilerce eskiden beri Tişn ayının ilk on gününün haramlığına ve cahiliye Arap-
lannda da bu günlerin haramlığına bakarak, bu durumun da Yahudilerden geçmiş olduğunu ortaya
çıkamuşlardır. Bu tesirin bizzat kendisi Muharrem ayının, takvimin ilk ayı olarak kabul edilmesinde
etkili olmuştur. Çünkü Yahudilikte yıl, Tişn ayının ilk günü ile başlar. (Noldeke, Qorans, l, 179) Bu
görüş, islam'dan önce Araplann Yahudilerin etkisinde kalarak Aşı1re orucunu tuttuklan görüşünde
olan Noldeke'e aittir. Diğer taraftan Tişn10 ile Muharrem 10'un denk gelmiş olması da oldukça wr
bir tesadüfür." Tarihut.A rah, V, 408.
14 Şabat günü Hz.Musa'ya verilen 10 emir arasında 4. emirde yer almaktadır. "Şabat'. hatırla ve onu
kutsa. Alu gün çalış ve işlerini tamamla. Ama yedinci gün Şabat'tır, o gün ne sen, ne oğlun, ne kızın,
ne hizmetkarlann, ne hayvanın ne de evindeki yabancı hiç bir iş yapmayacaksınız."
/74 AÜiFDXlV(2004). S~ i
18 Halife b. Hayyat, Tarih, tlık. Ekrem Ziya el-Umen, Riyad 1985, 234; İbn Kuteybe, d.Maarif, thk.
Servet lJkkaşe, Mısır 1969, 351; Ebu Han1fe ed-Dıneven, d-Ahfmu't-truiJ, Mısır 1330/1911,251.260;
Makdis~ d.&1' w't-tJrih, Kahire ?, VI, 11. 12; Bağdad~ Tdrihu BagJad, I, 142; İbnü'l-Eslr, d-Kanil, III,
417; Zeheb~ Tarihu'I-İsWn. tlık. Ömer Abdüsselam Tedmun, Beynıt 1990, V, 5 vd.; İbn Kesir, d-
BidJ)e. VIII, 172; İbn Tağriberd~ en-Nicimu'z-zdhire, Kahire 1932, 1,154.
19 Ebu Reyhan Muhammed b. Ahmed el-B~ d-Asdru'l.h:iki;e ani'l-kwfmi'[-hali)e, neşr. C Eduard
Sachau, Leipzig 1923,329.
/76------------------- AüiFD
XLV
(2004),
siJj1/
20 Büveyllller, 932-1062 yıIlan arasında İran ve lrak'ta hüküm süren Deylem asıllı bir hanedandır.
Hanedan aduu, Sasaru hükiimdan Behram-ı Gıir'un soyundan olduğu rivajet edilen Büveyh (BUje)
b. Femıa (penah) Hüsrev'den alır. Deylemliler önceleri Mecı1s! ve putperest bir kavimken, Iv./X.
Yüzyılın başında Ali evladından Hasan el-Utruş'un gayretleriyle müslüman oldular ve Şiiliği benim-
sediler. Daha sonra Abbas! halifeliği dahil müslüman devletlerin ordulannda görevaldılar. 323/934
yılında bağımsızlıklannı kazanan Şu Büveyhi'ler, başanh bir şekilde banyoı doğru i1erlemeje başladılar.
Abbas! kuvvetleri orılan durduracak güçte değildi. Nıhajet Büveyh! kardeşlerden Ahmed 19 Aralık
945 (H334)'te davet ~rine kanşıklıklar içerisindeki Bağdad'a girdi ve Abbas! halifesi Müstekfi-
BiIIah kendisini emirü'l- Umera tayin ederek ona Muizzüddevle lakabuu verdi. Büveyhilerin bu tarihte
kurduklan hakimijet Selçuklu Sultanı Tuğrul Beiin 1055 yılındaki müdahelesine kadar devam eni.
Geniş bilgi için bkz. Hasan İbrahim Hasan, Si)ns£-DinU(ü1t:iirel-Sayıl İslam Tarihi, tre. İsmail Yiğit ve
diğerleri, İstanbul 1987, III, 389-431; Erdoğan Merçil, "Büveyhi'ler", DİA, İstanbul 1992, VI, 496-
500; ~tan Giiniinilze Bijik İslam Tarihi, edt. HDursun Yıldız, Istanbul 1986, III, 327-328.
21 HemedW, Tekrri1em Tdrihu'ı-Takri, ilik. A1ben Yusuf Ken'an, Beynıt 1958, I, 183; ibnü'I-Cevzi, ei-
Muntazam, VIII, 319; İbnü'l-Esir, ti-Karril, VIII, 286; Zeheb!, ti-İwfi haJ:eri1?FTlğaher, ilik. Ebu I-Ucir
Muhammed es-Said b. BesyCın! ZağIUl, Beynıt 1985, II, 89; Yafu, Mir'dtü'l-Cinin, Kahire 1993, II,
347; İbn Tağriberd~ en-Nüdmı/z-zJhire, III, 334 (İbn Tağriberd! söz konusu matem törerılerini bidat
olarak değerlendirrniş ve bunun yıIlarea sürmüş olduğunu ifade etmiştir.)
22 Zilhicce'nin 18. günü olan Gadir Hum bayranu da (Hz.Ali'nin Gadir Hum'da halife ilan edildiği gün)
ilk kez bu yılda resmen kutlannuşur. İbnü'l-Cevz~ ei-Muntazam, VIII, 319; İbn Tağriberd~ en-
Ni"¥:imı/z-zJhire, IV, 55.
AştJre Günü. Tarihse!Bqyutu ve Osmanlı Dini HifY3tmdaki Yeri Üzerine Düşünce!cr----- /77
çük düşürme ve alay hadisesi üzerine aralanııda çok ciddi çatışmalar çıkıruş-
tır.23 Özellikle Bağdad'ın önemli Şıı yerleşim birimlerinden Kerh ve Babu't-
Tak ahalisiyle sünn1ler arasında çıkan ve ölümlerle sonuçlanan kavgalar son-
rası, yaklaşık otuz yıldır süregelen bu merasimlere, Büveyh1 veziri Ebu'l-
Hasan Ali b. Muhammed el-Kevkebi382/992'de bir yasaklama getirmiştir.24
Aynı şekilde Sünn1leri de, Şia'ya nisbet yaptıklan Mus'ab b. Zübeyr ve daha
başka kişilerin kabirlerini ziyaretten menetmiştir.25
Bu arada Büveyh1 hakimiyeti boyunca Şıı din bilginlerinin, hayatın içeri-
sine böylesine etkili bir şekilde girmiş olan Aşı1re mateminin dini önemini
ortaya koymak ve insanlar arasında bunu yaymak için çok gayret göstermiş
olduklarını da, meydana gelmiş olan gerginliklerin önemli bir dayanağı olarak
belirtmek gerekmektedir. Buna bir örnek olarak İbn Babeveyh el-Kumml
(ö.3811991)'nin şu sözlerini nakletmek zannediyanız yeterli olacaktır: "Kim
Aştıre günü ihtiyaçlan için çalışmayı bırakırsa, Allah da onun dünya ve
ahiretteki ihtiyaçlarını karşılar. Kim Aşı1re gününü kendisine musibet, hüzün
ve ağlama günü yaparsa, Allah da kıyamet gününü onun için sevinç ve geniş-
lik günü yapar. Kim Aşı1re gününü bereket ve bolluk günü olarak isimlendirir
ve evinde bir takun şeyleri yığarsa, yığdıklan şeylerden, o kişi bir hayır
görmez ve kıyamet günü Yezid, Ubeydullah b. Ziyad ve Ömer b. Sa'd b. Ebi
Vakkas (Allah onlara lanet etsin) ile birlikte cehennemin en aşağı tabakasında
haşrolunur.26 Kumml, Hz.Hüseyin'in katlini ka1plere yerleştirmek ve Aşı1re
günü hüzün ve ıstırabı artırmak için edebi kudretinden de yararlanır ve ese-
rinde "Gökyüzünü sanki taze kan gibi kırmızı, güneşi de duvarlann üzerinde
sanki safran ile boyanmış çarşaflar gibi görürsen bil ki, şehitlerin efendisi
Hüseyin öldürülmüştür" P
Yukanda Sünni-Şıı gerginliğinin had safhaya ulaştığından bahsettiğimiz
matem merasimlerine 402/1011 yılında tekrar izin verilmiş ,28 ancak
406/1015'te yine yasaklanmıştır.29 Sünn1ler ve Şlller arasında sürekli fitneye,
çatışmaya sebep olmuş olan bu matem merasimleri, Büveyh1 hanedanının
Abbasi hilifeti üzerindeki tesirlerinin devam ettiği müddetçe zaman zaman
yasaklanmış da olsa uygulanmaya devam etmiştir. Büveyh1 hakimiyeti, bilin-
diği gibi Selçuklu Sultanı Tuğrul Beyin 447/1055 yılındaki müdahelesiyle son
bulmuştur)O
Ancak tarih1 kayıdardan, Sünni-şu çekismesinin Aşlire günü dolayısıyla
zaman zaman yine alevlenmiş olduğu anlaşılmaktadır. Nitekim 458/1065'de,
Şu Kerh halkı Aşlire gününü Hz.Hüseyin'in matem günü olarak kutlamak
istemiş, Sünniler ise buna karşı çıkmışlardır. Buna rağmen Kerh halkı Aşlire
günü dükkanlarını kapayıp, kadınlarını toplayarak, "biz öncekilerin yaptığı
gibi Hz.Hüseyin'in yanındayız" deyip, Aşw-e gününü kutlamak istemişlerdir.
Babu'l-Mahvel'den alınan bir cenazeyi kerh mahallesine kadar taşımışlar ve
cenazenin etrafında feryadu figan etmişlerdir. Cenaze namazını kılıp, bu vesi-
le ile Hz.Hüseyin'e ağıdar ya.kmışlardır. Durumu haber alan halife, Nakibu't-
Tilibiyyin olan et-Tahir Ebu'l-Ganaim'i çağırarak bu işten dolayı kendisini
azarlamış, nakib ise olaydan heberinin olmadığını belirtmesine rağmen göre-
vinden azledilmiştir)!
Aşlire törenleri, şüphesiz Büveyh11erden mülhem olarak, Fatınll1er tara-
fından da benimsenmiş ve bir matem günü kabul edilmiştir. Daha sonra
E yyllbiler zamanında ise matem günü olarak değil, vaktiyle Emevilerin yaptı-
ğı gibi bir sevinç günü olarak kudanmaya başlanmıştır. Aşlire günü matem
törenlerinin umUmi bir hal alarak, Şu varlığının bir parçası olması Safevı hü-
kümdan Şah İsmail'in iktidara gelip İran'da Şu mezhebini hakim kılarak,
kendince İran'a komşu olan Osmanlı Devleti'nin genişleme emellerine karşı
koymak gayesiyle burada meydana getirdiği mezhep dayanışmasını gerçekleş-
tirmesinden sonradır.32 Anlaşıldığı üzere devlederin kimliklerine göre siyası
boyutunu sürekli korumuş olan Muharrem'in 10. günü olan Aşlire günü,
farklı algılanmak ve kudanmakla birlikte Sünniler ve şiller arasındaki kendile-
rine özgü kutlanış şeklini hiç değiştirmeden günümüze kadar ulaşmıştır. Ge-
rek Sünniler gerekse şiller hangi İslam devletinin bünyesinde bulunurlarsa
bulunsunlar, Aşlire gününü aynı heyecan ve canlılıkla kudamışlardır. Bu gün,
ülkemizde de aynen tarihte olduğu gibi Hz.AIi'yi sevmek ve Hz.Hüseyin'in
kadini tasvip etmemekle beraber Sünni vatandaşlanmızca geleneklere uygun -
olarak kudanan, Alevı vatandaşlanmızca da matem tutulan bir gündür.33
lo İbnü'I.Cevzi, d-Muntı:ızam, rx, 376; Zehebi, d-İber, II, 289; Büveyhi hakimiyı:tinin sona erdirilmesi ve
Selçukluiann dinl siyaseti hakkında geniş bilgi için bkz. Nesimi Yazıcı, İlk TWk-İslamIkıletleri Tarihi,
Ankara 2002, Zı0-350; Erdo{,'3I1 Merçil, "Büveyhiler", DİA, VI, 49&-500; Alunet Ocak, Se/çuklulann
Dini Si)tıseti (1040-1092), İstanbulZooZ.
II ibnü'I.Cevzi, d-Muntı:ızam, XVI, 94.
l2 Musa el.Musavi, fia ıefülik M~i, terc. Kemal Hoca, İstanbul 1995, 116.
II Aşure gününde Gıferilerin ve diğer gruplann gerçekleştirdikleri matem merasimleri hakkında geniş
bilgi için bkz. İsmail Mutlu, Tarihte ıe Günimüzde Gıferilik, İstanbul 1995, 497.50Z; Ali Gı.npolat,
AşOre Günü, TarihselBo/Utu ve Osmanit Dinı Hayatmdaki Yeri Üzerine Düşünceler.---- /79
"Muharrem Orucu ve Aş&e", 7IXJWaleuiıen.am, 02. 07. 2003; Mustafa Düzgün, "Muharrem Matemi
ve Matem Orucu", 7IXJWaleuiıen.am, 02. 07. 2003; İbrahim Demir, "Muharrem Ayı, Matemi ve Oru.
cu", 7IXJWaleuiıen.am, 02. 07. 2003.
34 İslam coğrafyasının muhtelif ~r1erindeki Muharrem-Aş&e törenlerinin tarihsel seyri hakkında geniş
bilgi için bkz. G. E. von Grunebaum, MuhamnuIan F15tiuı1s, London 1976, 85-94; Metin And,
Ritiielden Dramı, I<eıttiJ.Muhamm Ta'zi)e, İstanbul 2002.
35 Gelibolulu Mustafa Ali, KUmü'I-ahl.W; İstanbul 1277/1860, II, 30-3 ı.
36 ii
Bkz. Katip Çelebi, Fl2!deetü akıiıli'l-ahjir ilni't-tarih ıe'l-ahjir, Beyazıt Umumi Ktp, nr. 10318, 6b•
/80 AÜifD XLV (2004). 53.YJ/
)7 Ayrıca bkz. Ali Seydi Bey, Tepifat'U! Tl!{ki1atımz, haz. Niyazi Ahmet Banoğlu, ?/?, 105-106.
AşOre Günü. TarihselBo/Utu ve Osmanli Dini Hayatmdaki Yeri Üzerine Düşünceler----- /8/
38 Efdalüddin (Tekiner), "Aşura - Sarayda Aşura Tevzii Merasimi" , İslam TWk A rısik/qJaiisi, İstanbul
1940, 604-614. Aynca bkz. ARagıp Aky.ıvaş, Tarih Mqheri. Ankara 2002, Il, 187-188; M.Zeki
Paka1ın, Qmmlı Tarih Deyinieri 'li? Teriırieri SiElü,ğü, İstanbul 1993, 1,101-102; Necdet Sakaoğlu, "Aşu-
re", Dürrlm BU'/ftrl! İstanbul A rısiklq;e:Jisi, İstanbul 1993, 1, 372- 373.
/82 AÜiFD XLV (2004), s'!}1 /
Musahipzade Celal de, AşUre gününün İstanbul'da iki farklı şekilde kut-
larulışını eserinde şu şekilde anlatmıştır:
"Muharrem ayının onuncu günü, Hz.Peygamber'in torunu İmam
Hüzeyin'in susuz şehit edildiği gün olduğu için bazılan evlerde billur bardak-
lan kaldırarak bakır veya toprak kupa ve taslardan su içer, fakat kana kana
içmezlerdi. on gün oruç tutanlar, düğün demek yapmayanlar, gülüp eğlen-
meyenler vardı.
Yine bu ayın onuncu gününde Hz.Nuh'un gemisi Gıdi Dağı tepesine
oturarak selamete erdiği için gemide bulunan zahireden çorba pişirrnişler.
Hz.Nuh'un bu selamet gününe hürmeten bizde de aşUre pişirilir. Eşe dosta,
akraba ve konu komşuya fukaraya dağıtırlardı.
Ve yine bu ayın başından onuncu gününe kadar dilenci güruhundan kör
ve sokaklarda "Mersiye" okumak iktidannda olanlar başlanna, boyunlanna
ikişer, üçer kör heybe şeklinde iki gözlü torbalan asıp sokak sokak, kapı kapı
dolaşarak Kerbela mersiyesi okurlardı.
Hasan, Hüseyin'e dan i{lere
~ te rrıiRk, )I?Ydeher can ağklı.
Görün Görün y;zidlerin halini
Bağkiılar hep sularm yiunu.
Sddurdular F atmı A na güliinü,
Ya hay LPY LPY canım
M a:iiır f rhrinIen kalk ıp~(,~';L~
39 Musarupzade Ceıaı, Eski İstanbul Ya,rayı,rı, İstanbul 1946, 298-99; Aynca bkz. Balıkhane Nazın Ali
Rıza Bey, Eski Zamrıiarria İstanbul Hay:ıtı, haz. Ali Şükıü Çonık, İstanbul 2001, 53.54.
40 Sadri Sema (1880-1964), Eski istanbul Hatzralan, haz. Ali Şükıü Çonık, İstanbul 2002, 311.
/84 AÜiFD XL V (2004), si!Y' i
Artık Muharemİn bu omıncu günü her yıl Üsküdar, yalnız Üsküdar'ın değil,
bütün İstanbul'un halkına toplantı yeri olurdu. BOğaziçi'nden, Adalar'dan,
Moda'dan, Kadıköyii'nden, İstanbul'un bütün köşelerinden kadın erkek, ço-
luk çocuk Üsküdar caddelerine dökülürdü.
Dükkan1arın odalan, pencereleri kiralanır, boş arsalara tahta kanepeler, se-
dirler yapılır, beşer onar kuruşa satılırdı. Bir hal ki tarif edilemez. Caddeler,
sokaklar bir akar oluk olurdu. Kalabalıktan yollarda yüriimek zorlaşırdı. Sa-
bah1an hücum Seyitahmet deresine, akşam üzerleri çarşı boyuna, iskele 0-
lurdu.
İranlılar ilk vapurlarla Üsküdar'a gelirler, çay semaverleri, nargileleri, bayrak-
lan, halılan, zincirleri ellerinde, omuzlarında Seyitahmet deresine koşarlardı.
Orada akşamlara kadar dualar, mersiyeler okunur, tazallümler, ayinler yapı-
lır, ahundlann mev'ızeleri, telkinleri dinlenirdi.
Akşam yaklaşınca başıbozuk bir intizarnla dizilirler, desteler tertip ederler,
bir matem alayı, bir elem kafilesi, bir hüzün mahmeli, bir nedamet kütlesi
şekline dönerlerdi. Bu elem ve matem mahmeli, Kerbela faciasının sönmez
teessür tuğyanını canlandıran bu mahşer, gerçekten acı, zehirli, hüzünlü 0-
lurdu. İbretle görülecek bir kıyrnetti bu. Bu kanşıklığa, bir kargaşalığa mey-
dan verilmemesi için yolların iki tarafını güvenlik sorumlulan tutardı.
En önde yeşil sarıldı, kara cüppeli, şal kuşaklı, kınalı sakallı, sürmeli gözlü ve
yanık yüzlü İran hocalan, ahundlar muntazam halkalar şeklinde geçerlerdi.
Bunların arkasında gür, güzel sesli mersiyehanlar acıklı kasideler okurlardı.
Bu mersiyelerin her mısraını can yırtıcı, göğÜS ve kulak paralayıcı haşin bir
inilt~ derin bir uğultu ve engin bir uğultu takip ederdi. Bütün kafilenin göz-
yaşlanyla karışık nedamet çığlıklan!
Bu ayinlerin, bu ::<afilelerinen şöhretli okuyucusu Arap Ahmed isminde gü-
zel ve yanık sesli bir adamdı. O çağlann kıyrnet olmuş hafızlarından ...
Bugünkü gibi hatırlanm. Başka hafızlar da, mersiyeciler de vardı. Onlar da
okurlar ve bütün kafile bir baştan bir başa kabarn, dalgalanır, coşar inler,
ağlar, hıçkınklara bOğulurdu.
Arap Ahmed, elleri kulaklarında, orta yerde, kafileye döne döne haykınrdı:
Ya tabı KerI:fia rX! ma bun:a gımsana;
Derd-i dema-demu elemi demk-demsana!
Bu beyti:
-Ali!... Hüseyin!... feryatlan, sayhalan takip ederdi. Nasıl? Yürekler parçala-
yıcı, ruhlar yırtıcı uğultular, iniltilerle ...
Başka bir mersiyeci mahmelin diğer bir destesine müessir bir sesle okurdu:
Berk-i sabıJrı hJdisaien tığlar {Iieüh
Yer 'P hauıle- i pihııia k ıidın eyfeJek ....
Bir rahmktlmulın cifpi kan danlara,
Guri:rtte rüzgın peri{an danlar!
Böyle acı parçalarda can yakan ahlar, ateşten gözyaşlanyla kanşır ve matemi
bir kat daha galeyana geitirirdi. Yürekler, gözler matem ve elem ile boyanır-
dı.
AşOre Günü, TarihselBo/Ulu ve Osmanli Dinı H'!JI3lmdakiYeri Üzerine Düşünce!ef.---- /85
Daha arkadan sıra sıra beygirlerin üstünde beyaz öıtülere bağlı ve kanatlan
kanla boyanmış beyaz güvercinler geçerdi. Bwılan çeşit çeşit renkler, yazı-
lar, resimlerle boyanmış, işlenmiş bayraklar kovalardı. Daha arkadan kafile-
nin iki tarafında, iki sırada açık göğüslerini yumnıklarla döven, parçalamak
İster gibi yumnıklayan fedailer. Bnnların peşinde dört köşe veya daire şek-
linde toplanmış birtakım avareler ki bnnlar üstleri başlan kanlar içinde, g~
ğüsleri ve smlan çıplak adamlardı. Ellerinde saplı püskül biçiminde salkım
saçak zincirler. Çıplak sutlarını, çıplak göğüslerini:
- şırak! şırak! şırak! ...
Döve döve geçerlerdi, yürekleri ezerlerdi. Bu zincirlerin acı şakutılan hill.
kulaklarımda.
Cedlerinin günahlarını, yaralamak, parçalamak, dövmekle ödemek, affettir-
rnek için şu mahlukların gösterdikleri tehalük ve acı heyecan gözlerimin ~
nünde.
Kasidelerin, mersiyelerin, ahenklerine uydurularak vurulan yumruklann,
sağdan sola, soldan sağa kalkarak, dağılarak işleyen zincirlerin, al kanlar ve
kanlı yaralar içinde kalmış göğüslerin ve smiarın zehir levhalan kafamdan
silinecek şey, silinecek fecaat değildir.
Bu matem mahmeli, bu elem kafiles~ zincirler, yaralar, yumnıklar, feryaclar,
vaveyWar, çupınmalar, hıçkınk1ar, göz yaşlan içinde dalgalana dalgalana
caddelerden aşağı iner, geçer, giderdi. İskeleye doğru gözden kaybolurdu.
Dalardım arkalanndan. Uzaktan uzağa yükselen, rnağribin yakut bulutlarını
yırtan naralan, vaveyWan işitirdim:
-Ya Ali!...Ya Hüseyin!...
-MazlUm!
Bugün de bu acı ve elemli sayhalan işittiğimi sanıyorum. Kafile geçer, halk
dağılır, sokaklar sessizleşir. Evime dönerdim. Fakat bir cenazeden döner gi-
bi. Bu haşİn, bu vahşi hüzün ve matem faciasının temaşasında yüreğim ze-
hirlenmiş, gözlerim ıslanmış, ruhum ezilmiş olarak.
Sonra ... Gece. Elem gecesi. Artık ses yok, seda yok.
UjUl etl'rif f!iin?f saJm. ısemUlan,
ŞebistJn- ı elem hali sl&dan,
SedJlar duymmm mr ihtimıl~
Karanlıklarda Jmtk-ı hafadan
Uzaktan y:ılmnp ebr.i h:ıhara
Derimgd !iije nr:Jet bir kenara,
Hüseyninlerı lW:er 'LErhalk-ı b1zara,
Eğer fJ!Çtinse dqt- i KerbeMdan. .. 41
Abdülaziz ibn eemaıeddin(1850-1918)'in, 1910 yılında kaleme aldığı
tahmin edilen ve Adat 7£ Merasimi K:ıdim?, Tabinıt 7£ Muamiat-ı Ka:rmiy:.i Q-
mzni)e adını verdiği notlan arasında ise Aşılre günü hakkında kaydedilmiş
olanlar şu şekildedir:
Hicret senesinin başı olan Muharrem ayının onuncu gününden başlamak
üzere Muharrem sonuna kadar İstanbul'un bütün evlerinde iki kase de olsa
aşUre pişimıek uğur ve bereket sayılırdı. Her sınıftan kimseler buna özen
gösterir ve özellikle onuncu gün pişimıeye dikkat ederdi. Aşı1re pişirilmesi
Nuh Peygamber'in sünneti olarak da herkesçe kabul olunrnuş ve İsIam'ın
ortaya çıkmasından sonra da buna uyulmuştur. Ekseriya hayır sevenler aştı-
re pişirip halka ve bilhassa fukaraya dağıtmak için imaretler ve vakıflar yap-
mış ve masrafı karşılayacak gelir bırakmışlardı.
Aşı1reye bir nevi tatlı, yemişli bir çorba denebilir. İçine konanlar buğday, pi-
rinç, nişasta, nohut, fasulye, ceviz içi, badem gibi şeylerdir. Bazılan bunlara
kuru incir, bir cins kuru beyaz hurma, çekirdeksiz üzüm de ilave ederler.
Bunun sıu.rre denen kibar bir nevi de vardır. Bu yalnız dövillmüş buğday,
biraz pirinç ve badem, bir miktar nohut ile pişirilir. Soğumaya başlayınca i-
çine yeterince misk eklenir. Her iki tip aşı1renin buğday ve diğer malzemesi
ayrı ayrı pişirilir, sonra birbirleriyle kaoştınlır, yeterince şeker ilave edildik-
ten sonra tekrar pişirilerek hazırlanır. Bu suretle yapılan aşUre pişince hane
sahibine haber verilir. Evden bazıları mutfağa iner, kazanın etrafında oturur,
bir Yasin sUresi ve bir Mülk sUresi okwıur, hasıl olan sevabı, o haneden gel-
miş geçmiş ölmiişlerin ruhuna hediye edilir. Kazanın üzerine kapatılan tepsi
kaldınlır, herkes buhar suyunu uğurludur diyerek gözlerine sürer. Bir tabağa
alınan ilk aşUre dışan gönderilmez, bereket getirsin diye hanede alıkonur.
Daha sonra aşUre, elvan renk Saksonya testileri, kapaklı ve tabaklı kıymetli
kaselere boşaltılır, üstlerine şam fıstığı, çam fıstığı, kuş üzümü, mevsimi ise
bir miktar nar tanesi serpilerek kapaklan kapatılır, her birinde birer çift kase
olmak üzere süslü tepsiler konur, tepsilerin üstü beyaz örtü ile bağlanarak
kibar ahbaplara gönderilirdi. Getiren adama bahşiş verilip kaplar iade
edilirdi. Geri kalanı büyük kaselerle yakın ahbap ve kornşulara dağıtılır.
Kaselerin yıkanmadan geri verilmesi ayıp sayıldığından güzelce yıkanıp öyle
verilir. Eve ayrılan aşı1reden ilk defa hane sahibine ufak bir kase konur.
Hane sahibi yedikten sonra aşı1reyi pişiren aşçıbaşı ve çıraklarma bahşiş
gönderirdi. Böyle Muharrem'de pişirilen aşı1reden şayet ilk kaşığa bakla
tanesi isabet ederse bunu pek çok kimse 'bereket getirir' diye ayınr, siler,
para kesesine koyardı. Bakla tanesi bir yıl kesede kaldıktan sonra hükmü
geçmiş sayılır, bir yere gömiilürdü.42
Aşw-e günü yapılanlan, özellikle adım bu günden alan aşın hazırlanışım
ve bu aşla ilgili adetleı~ oldukça ayrıntılı bir şekilde anlatan Abdülaziz Bey'in,
noclan arasında yine bu günde gerçekleşen daha başka uygulamalara da yer •
,l
42 Abdülaziz Bey, Olmnı Adet, Menisim 'l£ Tabirleri (Trp/ıon Htry:ıtı), haz. Kazım Ansan-D.Ansan
Günay, İstanbul 1995, 246-247.
AşOre Günü. TarihselBoyutu ve OsmanIJDinı H'!}'3tmdakiYeri Üzerine Düşünce!er.---- 187
'3 M.Zeki Pakalın, bunlann aluşar kişilik guruplar halinde çıktıklanru, omuzlannda onasından bölün-
müş iki rara£lı ve iki ağızlı torbalar bulunduğunu, dolayısıyla ikişerden toplam on iki torba taşıdıklan-
nı ve bunun da on iki imam esasına istinat ettirildiğini belinir. bkz. Qmıriı Tarih Dejnieri ıe Terirrieri
SiElüğü, I, 673.
•• Abdülaziz Bey'in sonra yazmak üzere boşluk bıraktığı için notlan arasında yer almayan bu mersiye,
eseri yayma hazırlayanlann ifadelerine göre MZeki Pakalın'ın "Goygoj1:uIar" maddesinde ka]dettiği
mersiyedir. Bkz. Qmmlı Tarih Dejnieri ıe Terirrieri S iEliiğü, I, 673.
'5 Abdülaziz Bey, QmıriıAdet, Merasimıe TJbmeri, 320.321.
/88------------------ AüiFD
XL
V say i
(2004),
'6 Georgina Max MulIer, Let1J!rsfrrm OntantUqJle, London 1897, 164-173. (Eser Afife Buğra tarafından
da Türkçe'~ çevirilmiştir. israrbul'dan Mektllplar, İstanbul 1978.); XVI. ve XVII. yüzyıllarda İstan-
bul'un gündelik hayatına ilişkin verileri aktarmaya çalışmış olan Robert Mantran da bu güne kısaca
değinnllş, yüzyıllarca Sürın1 ve şwerce iki farklı şekilde kutlannuş olduğunu belirtmiştir. XV /. 'te
XVlI. YiQ:yılda İstanbul'da Giirrlelik Hayıl, çev. M Ali Kılıçbay, istanbul 1191, 172.
'7 ASüheyl Ünver, İstarbul Risalderi, İstanbul 1995, III, 84.
AşOreGünü. TarihselBoyutu ve OsmanlıDiniHi!PtmdakiYeriÜzerineDüşünceler.---- /89
Netice olarak, zamanlannın sosyal ve dini hayatını çok yönlü olarak an-
latmış olan kişilerin, bu günle ilgili olarak kaydetmiş olduklanndan derlediği-
miz alıntılarla, Aşlire gününün Osrnanlılar döneminde gerek sarayın gerekse
halkın özel önem verdiği bir gün olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Günün,
Hz.Hüseyin'in bu günde şehit edilmesinden ve dolayısıyla her yıl matem me-
rasimleriyle kutlanrnasından sonra başlayan siyası yönü de Osrnanlılar döne-
minde aynen devam etmiş gibi görünmektedir. Bu durum doğal olarak Os-
manlı literatfuüne aynen yansımıştır. Nitekim Osrnanlılar döneminde, Aşlire
gününün fazileti ve bu günde yapılması tavsiye edilen ibadetlerle ilgili olarak
"Risale El fadli yevmi'l- Aşlire", "Risale-i ezw-ı yevmi Aşlire" gibi adlarla
kaleme alırunış çok sayıda risalenin yanısıra, kanlı Kerbela olayını kaside,
gazel, mesnevı, terkib ve tercı-i bend gibi biçimler altında dile getiren rnan-
zurneler ile hikaye halinde anlatan makteller yazılmıştır.48 Son olarak dini
edebiyatırmza da bu derece girmiş olan Aşlire gününün, aradan yüzyıllar
geçmesine rağmen hala dini hayattaki canlılığını korumakta olduğunu rahat-
lıkla söyleyebiliriz.
Bibljyogra!j;a
• Abdülaziz Bey (185()'1918), Qrrwılı Adet, Merasim 'll! Tabirferi (TqJlwn Hcry:ıtı), haz. Kazım
Ansan-D.Ansan Günay, İstanbul 1995.
• Ahmed B. Hanbel (Ö. 2411855), MiisrHi, İstanbul 1992.
• Aky.ıvaş ARagıp, TarihMf!{heri, Ankara 2002 .
• Ayoub M Mahmoud, "Ashw-a", 7heE1r)d.ap«lia QReligjon, Edt. Mircea E1iade, New York
1987, I, 462-463 .
• Ali Sejdi Bey, Tepifaı Ve Tf!{kilatımz, Haz. Niyazi Ahmet Banoğlu, ?/?
• Ali Rıza Bey (Balıkhane Nazın), Eski 'zamuiarda İstanbıd Htry:ıtı, Haz. Ali şükrü Çoruk, İstanbul
2001.
• All Gelibolulu Mustafa, Künhü'l-A htm-, İstanbul 1277/1860 .
• And Metin, RiıüeldenDramı, Kerttia.MuhrrremTa'zi;e, İstanbul 2002.
• Ateş Ali Osman, "Asr-I Saadene Dinler Ve Gelenekler", Biitün Yöderi:Je Asr./ Saadette İslam,
İstanbul 1994.
• Bağ<iadi Ebu Bekr Ahmed B. Ali El-Hatib (Ö.463(1071), Tarihu Balfl:.ui, Kahire 1931.
El-BIrCınJ Ebu Reyhan Muhammed B. Ahmed (0.440/1048), El-Asan/l.Baki;e Ani'l.KmUni'l-
HaJi;e, Neşr. C Eduard Sachall, Leipzig 1923.
• Buhar! Ebu Abdullah Muhammed b. İsmail (ö.256/870), el.CAniı/s-sahlh,İstanbul 1992.
• Canpolat Ali, "Muharrem Orucu ve Aş ure " ,uxmıAleuiten.Com, 02. 07. 2003
• Cevad Ali, Tarihu'l-ArahKaJie'l-İstam, Irak 1955.
• Demir İbrahim, "Muharrem Ayı, Matemi ve Orucu", uxmıAleuiten.Com, 02. 07. 2003.
• Düzgün Mustafa, "Muharrem Matemi ve Matem Orucu", uxmıA ieuiten.com, 02. 07. 2003
• Ed-Dmeven Ebu Han1fe Ahmed B. Davud (Ö.282/895), El.Ahbrm't- Tru1l,Mısır 1330/1911.
• Do/}<{tarl GiiniiniizeBf¥k İslam Tarihi, Edt. HDursuo Yıldız, İstanbul 1986.
48 Konu Şii ve Sünni birçok şair tarafından ele alınmış, sayısız me~i~ ve makteller yazılmıştır. Geniş
bilgi için bkz. Agah Sım Levend, "Dilli Edebiyatımızın Başlıca Ürünleri", Beileten (fürk Dili
Araşunnalan Yıl1ığI-1972),Ankara 1989,71)'71.
/90-------------- AüiFD XL V (2004). s3J1 i
• Efdalüddin (Tekiner), "}.şUra - Sara)dı Aşiira Tevzii Merasimi", İslam Türk A nsikkpelisi, İstan-
bul 1940.
• Gıunebawn G. E. Von, MuJwomudanF15tWı1s, London 1976.
• Hasan İbrahim Hasan, Si)l1SI.Dini-Kiiltürd-Scry:d İslam Tarihi, Tre. İsmail YIğit Ve Diğerleri,
İstanbul 1987.
• Hemedalli Muhammed B. AbdülmelikB. İbrahim (Ö.521/1127), Tekrriletu Tanbu't-Tah!rf, 1bk.
A1ben Yusuf Ken'w, Beyrut 1958.
• Halife B. Hayyat, Tarih, 1bk. Ekrem Ziya El-Umerl, Riy:ıd 1985.
• İbn Keslr Ebu'l-Fida İsmail (Ö.774/1372), El.BiOJ:,e Ve'n-NiJı:r>e,Mısır?
İbn Kureybe Ebu Muhammed Abdullah B. Müsliın (Ö.276/889), El.MaJrij, 1bk. Servet
Ukkaşe, Mısır 1969.
• İbn ManzCır Ebu'lfazi Cemaleddin Muhammed B. Mükerrem (Ö. 771/1369) , Lisanu'l.Arab,
Beyrut 1955
• İbn Sa'd Ebu Abdillah Muhaınmed (Ö.230/844), Tab:t/eatu'l.Kübrd, Mısır 1939.
• İbn Tağriberdi Ebu'l-Mehhin Yusuf (ö.874/1469), en-NücUm/z-zJhi1P fi rrnlUki Mısr 7£'l-Kahire,
Kahire 1932.
• İbnü'l-Cevzi Ebu'l-ferec C'.emaıeddinAbdurrahman b. Ali (ö.597/1200), e1.-Munttızamfi tarihi'l-
rrnIUk 7£'l-Ü1rEn7,dık. Sühe}~Zekkar, Beyrut 1995.
• İbnü'l-Eslr İzzüddin Ebu'I-Hasan Ali B. Muhammed (Ö.630/1232), El-Kani! Ht. Tarih, 1bk.
Ebu'l-fida El-Kadt Beyrut 1995.
• Kacip Çeleb~ Faleketü AkıiiLi'l-A¥R FI İ/ni't.Tarih Ve'f.A¥R, Beyazıt Umumi Ktp, Nr.
10318.
• Levend Agah Sım, "Dini Edebiy:ıturuzın Başlıca Ürünleri", BeI.Jeıen(Türk Dili Araştırmalan
Yıllığı-1972),Ankara 1989,70-71. ..
• Makdisi Ebu Ze~ Aluned B. Sehl El-BeM (0.355/964), El.&r1' Ve't- Tarih, Kahire ?,
• Mantran Robert, XVI 7£ XVII Yiqlda İstmıbul'da GWrieI.ik Hay:ıt, çev. M Ali Kılıçbay, İstan-
bul 1191.
• Merçil Erdoğan, "Büveyllller", Dıa, İstanbul 1992.
• Mez Adam, 0nıtn:Jj Yiiz)rlda İslamM~ Çev. Salih Şaban, İstanbul 2000.
• Monod Gabrieı Tarihte U;ıJ., Çev. Kazım Şinasi Dersan, İstanbul 1938.
• MulIer Georgina Max, Le1.tersFrom Ontantimple, London 1897.
• Musa EI-Musavt ,lUt Ve ,liilik Mücaddcsi, Terc. Kemal Hoca, İstanbul 1995.
• Musllıipzade Ceıaı EskiIstmıbul Ya,rawz, İstanbul 1946.
• Mutlu İsmail, Tarihte Ve Güniirriizde CıfenJik, İstanbul 1995.
• Ocak Alunet, Se/çukbJarın Dini Siyısel.i (1040-1092), İstanbul 2002.
• Pakalın MZeki, Qmın1l Tarih Dejnieri Ve Terinieri Siiz!üğü, İstanbul 1993.
• Sadri Sema (1880-1964), Eski İstanbul Hatıralan, Haz. Ali Şükrü Çoruk, İstanbul 2002.
• Sakaoğlu Necdet, "AşCıre",Dünien Bugii1r İstanbul A nsikkpelisi, İstanbul 1993.
SuyM CeıaIeddin Abdurrahman B. Ebi Bekr (0.911/1505), Ed-Düırü'l-Mer6w; Beyrut 1896.
• Tabeô Ebu Cafer Muhammed B. Cem (Ö.310/922), Tarihu'l.Ümm Ve'l-MuIUk, Beyrut 1986.
Unver ASüheyl, İstmıbul Risale1eri, İstanbul 1995.
• Weosillck A J., " Ashura", The E rry:iopaedia q'Js/am, New Edicion, Leiden 1986, I, 705.
• el-Yafil Ebu Abdullah b. Es'ad b. Ali b. Süleyman (ö.768/1366), Mir'Jtij'l.ciıUn 7£ ibru:ü'l-yıkazan
fi mı 'rifel.imi )it 'tekru rrin htruidisi 'z.ZLLJ'nLn,
Kahire 1993.
• Yahudilikte Kaıram 7£ Değpier, haz. Suzan Alalu ve diğerleri, İstanbul 1996.
Yavuz Yusuf şev4 "Aşura", DİA, İstanbul 1991.
• YazıcI Nesİmİ, İlk Türk-İslamDedeıIeri Tarihi, Ankara 2002.
• ez-Zebidi Muhammed Murıaz.a el-Hüseylli (ö.1203/1788), Tam'l-arUs rrinceıôhiri'l-kJmis, Beyrut
1994.
• ez-Zehebi şeroseddin Muhammed b. Aluned b. Osman (ö.748/1374), Tanbu'l.İsLam, tlık. Ömer
Abdüsselam Tedmurt Beyrut 1990.
• --------------, el-İm fi htıJ;m rrm ,ğakr, tlık. Ebu Hacİr Muhammed es-Said b. BesyUru Zağluı
Beyrut 1985.