Ali Korkmaz Aricilik
Ali Korkmaz Aricilik
1. aricilik
aricilik
Dr. Ali KORKMAZ
The book pages were scanned and converted to EPUB format automatically. This
process relies on optical character recognition, and is somewhat susceptible to errors.
The book may not offer the correct reading sequence, and there may be weird characters,
non-words, and incorrect guesses at structure. Some page numbers and headers or
footers may remain from the scanned page. The process which identifies images might
have found stray marks on the page which are not actually images from the book. The
hidden page numbering which may be available to your ereader corresponds to the
numbered pages in the print edition, but is not an exact match; page numbers will
increment at the same rate as the corresponding print edition, but we may have started
numbering before the print book's visible page numbers. The Internet Archive is working
to improve the scanning process and resulting books, but in the meantime, we hope that
this book will be useful to you.
The Internet Archive was founded in 1996 to build an Internet library and to promote
universal access to all knowledge. The Archive's purposes include offering permanent
access for researchers, historians, scholars, people with disabilities, and the general
public to historical collections that exist in digital format. The Internet Archive includes
texts, audio, moving images, and software as well as archived web pages, and provides
specialized services for information access for the blind and other persons with
disabilities.
İÇİNDEKİLER
SN
1. GİRİŞ 1
2. TARİHTE ARICILIK 1
7.4. Su Toplama 13
8. ARICILIĞA BAŞLARKEN 13
11.1.Oğul Verme 21
14. KIŞLATMA 25
15.1. Bal 26
15.2. Balmumu 27
15.3. Polen 28
15.6. Propolis 31
1. GİRİŞ
İnsanlığın var oluş süreci kadar eski olan arıcılık her çağda insanların dikkatini çekmiştir. Arılardan
elde edilen ürünlerin insan sağlığı üzerine olumlu etkilerinin gözlemlenmesi ise arılara olan ilgiyi
artırmıştır. Bugün gelinen noktada arıcılık sektörü büyük bir gelişme göstererek insan yaşamında
yerini almıştır. Özellikle Uzakdoğu ülkelerinde apiterapi sektörünün gelişmesi arıcılığın ulusal
ekonomilerindeki payını artırmıştır. Ülkemizde ise arıcılık sektörü son yıllarda gezginci arıcılığın
yaygınlaşmasına paralel olarak gelişme göstermiştir. Küreselleşme sürecine paralel olarak ekonomik
faaliyetlerin artması ve çeşitlenmesine bağlı olarak da ürün çeşitliliğinin yaşanması sektörde bir
hareketliliğe neden olmuştur. Bugün ülkemizde polen ve arı sütü gibi ürünlerin pazarının oluşmaya
başlaması, propolis ve arı zehiri gibi ürünlerin ticari olarak üretilebileceğinin tartışılması bu
gelişmişliğin önemli bir göstergesidir. Ayrıca arıcılığımızda önemli bir sorun haline gelen,
arıcılardan kovan kirası alınması uygulamasının da özellikle bazı yörelerimizde eskiye oranla azalma
eğilimine girmiş olması da sevindiricidir. Bu süreç de polinasyonun bitki verimliliğindeki rolünün
vurgulanmasına paralel olarak düzelme sağlanacağı ve gelişmiş ülkelerdeki polinasyon servislerinin
kurulması başta olmak üzere yeni açılım ve uygulamalara yol açacağına işaret etmektedir. Arıcılıktaki
gelişmeler ülkemiz arıcılığını daha çağdaş boyutlara taşınmasına katkı sağlayacağı gibi tüketicilerin
daha sağlıklı arı ürünleri almasına da olanak tanıyacaktır.
2. TARİHTE ARICILIK
Arıcılığın tarihçesi onbinlerce yıl öncesine kadar gitmektedir. MÖ 7000 yıllarında İspanya'da yapılan
kazılarda ortaya çıkarılan arı resim ve fosilleri insanların doğal yaşamda bulunan arılardan
yararlanıldığını göstermektedir. İlk insanlar ağaç kovuğu ve kaya oyuklarına yerleşen arıları
öldürerek, balını almışlardır. Arının ilk kültüre alındığı yer Mısırdır. Milattan 4000 yıl önce
Mısır’da bal, vergi ödemede, diğer malların satın alınmasında bir değişim materyali olarak
kullanılmıştır. Mezopotamya'da yaşayan
1
Dr. Ali KORKMAZ
Sümerliler Milattan 3000 yıl önce balı bir ilaç olarak kullanmışladır. Milattan 2000 yıl önce Babil
yazıtlarında Hint dinsel metinlerinde ve Mısır’ın eski yazılarında baldan söz edilmektedir. Eski
Yunanistan'da bal, ölülerin ruhlarına ve tanrılara takdim edilen çok değerli bir madde olarak
bilinmekteydi. Anadolu'da arıcılığın geçmişi çok eskilere dayanmakta, Boğazköy'deki kazılarda
bulunan MÖ 1300 yıllarına ait Hitit yazıtlarında, arıcılık yasalarından söz edilmekte ve kutsal
kitaplarda arı ve ürünlerine yer verilmektedir.
Ülkemizde koloni başına bal verimi 18 kilogram iken ABD’de 32 kilogramdır. Koloni sayısı
bakımından Çin 7.300.000 koloni ile birinci, Türkiye 5.000.000 koloni ile ikinci ve Etiyopya
4.300.000 adet koloni ile üçüncü sırada yer almaktadır. Bal verimi açısından 305.000 ton ile Çin
birinci, 139.000 ton ile Rusya ikinci, 82.000 ton ile ABD üçüncü, 80.000 ton ile Arjantin dördüncü
ve 73.000 ton ile Türkiye beşinci sırada yer almaktadır.
Ülkemizde önceleri geleneksel yöntemlerle yapılan arıcılık faaliyetleri her geçen yıl yerini, yeni
tekniklerin kullanımına
yönelerek değiştirmektedir. Ülkemiz uygun ekolojisi, zengin florası ve arı materyalindeki genetik
varyasyonu ile arıcılıkta söz sahibi ülkelerden biri durumundadır. Ülkemizde 10.000’in üzerinde
doğal çiçekli bitki türü yetişmektedir. Dünya'da belirlenmiş ballı bitki türlerinin %75'i ülkemizde
bulunmaktadır. Her coğrafi bölgemiz arıcılık açısından kendine özgü çok değişik bitki türlerini
barındırmaktadır.
Türkiye'de 2007 yılı verilerine göre, 5.000.000 adet koloni varlığından 73.000 ton bal ve 3.400 ton
balmumu üretilmiştir. Bal verimi 18 kg/kolonidir. Koloni sayısı açısından en zengin Ege Bölgesidir,
bunu Karadeniz ve Akdeniz Bölgeleri izlemektedir. Koloni sayısı ve bal üretiminin en yoğun olduğu
iller sırasıyla Muğla, Ordu, Adana, İzmir ve Antalya'dır. Ege Bölgesinin özellikle Muğla, Marmaris,
Bodrum, İzmir yöreleri zengin kızılçam (Pinus brutia) ve fıstıkçamı (Pinus pinea) ağaçlarından oluşan
ormanlar ile kaplıdır ve bu alanlar çok verimli çam balı üretim merkezleridir. Her yıl binlerce arı
yetiştiricisi kolonilerini Ağustos, Eylül, Ekim ve Kasım aylarında bu çam alanlarına götürerek
kaliteli çam balı üretmektedirler. Ülke genelinde arıcıların büyük bir kısmı bal üretmeyi amaçlayarak
arıcılık yapmaktadır. Bal üretimini gerçekleştirmek için kolonilerini yıl içersinde mevsime göre
çiçek açan uygun bitkilerin bulunduğu alanlara götürmektedirler. Ülkemizde 153.000’i arıcı olmak
üzere 240.000 kişi arıcılık sektöründe çalışıyor. 35.000 arıcı göçer arıcılık yapıyor. Geri kalan
arıcılar ise aile gereksinimini karşılamak üzere küçük çapta arıcılık yapmaktadırlar.
Büyük çapta arıcılık yapan işletmelerde koloni sayısı 100 ile 500 arasındadır. Bu işletmeler yılda 4-
5 kez yer değiştirerek bal üretimlerini koloni başına ortalama 30 kg seviyesine yükseltebilmişlerdir.
Göçer arıcılar, değişik yörelerden elde ettikleri balları genellikle süzme bal şeklinde kooperatifler
kanalıyla veya toptan satışını kendileri yaparak değerlendirmektedir. Arıcıların %80'i kolonilerini
Ege ve Akdeniz sahil kuşağında kışlatmakta, narenciye çiçeklerinden yararlanarak populasyonlarım
üst düzeye yükselterek Nisan sonuMayıs başında İç Anadolu, Orta Anadolu, Doğu ve Güney
Ülkemiz çam balı üretiminde Dünya'da tek üretici konumundadır. Çam balı üretimi yıllara göre
değişmekle birlikte yılda yaklaşık 15.000-25.000 ton üretim gerçekleşmektedir. Elde edilen çam
balının %85'i AB ülkelerin ihraç edilmek üzere toplanmaktadır. Koloni sayısı 5-50 arasında olan
işletmeler, genelde sabit arıcılık yapan küçük aile işletmeleridir. Koloni başına ortalama bal
verimleri 5-10 kg’dır. Bu işletmeler arıcılığı yan gelir sağlamak veya aile gereksinmesini karşılamak
amacıyla yapmaktadırlar. Türkiye'de üretilen balın büyük bir kısmı iç tüketim talebinin
karşılanmasında kullanılmaktadır. Süzme bal üretiminin toplam üretimdeki yeri %90 düzeyindedir.
Süzme bal, yayla veya çiçek balı adı altında pazarlanmaktadır.
Dünya üzerinde Apidae familyasına bağlı dört tür bal arısı bulunmaktadır. Bunlar arasında en yaygın
ve ekonomik önemi bulunanı Apis mellifera türüdür. Dünya üzerinde ekonomik değeri yüksek bal
arısı ırkları İtalyan (A.m. ligustica), Kamiyol (A.m. carnica), Kafkas (A.m. caucasica), Avrupa esmer
{A.m. mellifera) ve Anadolu (A. m. anatoliaca) arıları ile düşük ekonomik değere sahip Kıbrıs (A.m.
cypria) ve Suriye (A.m. syriaca) arıları oluşturmaktadır.
Ülkemizde yaygın olan Anadolu arısı esmer renkli ve küçük yapılıdır. Kılıç ve Kalkan arısı olarak
iki ayrı hattı bulunmaktadır. Kılıç arılarının hırçın karakterli ve kovan giriş deliğine dikey olarak
petek ördüğü, Kalkan arılarının ise daha iyi huylu ve kovan giriş deliğine paralel petekler ördüğü
bilinmektedir. Son yıllarda göçer arıcılık tipi yetiştiriciliğin yaygın olarak yapılması
nedeniyle Anadolu arı ırkı diğer arılarla melezlenmiştir. Ülkemizde yaygın olarak kullanılan ve
ekonomik değeri yüksek diğer arı ırkı Kafkas arısıdır. Anavatanı Orta Kafkasyadır. Özellikle
Karadeniz ve Doğu Anadolu Bölgelerinin sınır bölgelerinde lokal formları koruma altına alınmıştır.
Bal arılarının vücudu iskelet görevi de gören kitin tabakası ile örtülüdür. Arının vücudu sık kıllarla
kaplıdır. Vücut; Baş, Thorax (Göğüs) ve Abdomen (Karın) olmak üzere üç ana kısımdan oluşur. Baş
kısmında gözler, duyargalar ve beslenme organları bulunur. Arılarda başın yanlarında iki bileşik göz
ile başın üst kısmında üç basit göz olmak üzere toplam beş adet göz bulunur. Bileşik gözler arı
bireylerine göre değişen sayıda basit gözlerden oluşmuştur. Ana arıda 3.900, işçi arıda 6.300 ve
erkek arıda 13.000 adet ommatidium bulunur. Duyargalar bir çift olarak başın ön orta kısmında
bulunur. Arıların koku ve tad alma, dokunma, sıcaklık, rüzgar hızı ve yönünü algılama organı olarak
görev yapmaktadır. Bir çift kas ile gövdeye bağlanan duyargalar her
5
Dr. Ali KORKMAZ
yöne hareket edebilirler. Duyargalar ana ve işçi arılarda 12, erkek arılarda 13 parçadan oluşur.
Bunların üzeri duyu algılama noktaları ve kıllarla kaplıdır. Bal arılarında üst dudak, bir çift üst çene,
bir çift alt çene ve alt dudaktan oluşan ağız kısmı yalayıcı emici tiptedir. İşçi arılar üst çenelerini
polen toplanmasında, bir maddeyi veya cismi tutup kavramada ve mum işleme işleminde kullanır. Alt
çene ve alt dudak birleşerek hortum şeklindeki dili oluşturur. Dil bal özü ve sıvı maddeleri emmede
kullanılır. Kullanma anında uzun bir tüp şeklini alan hortum, kullanılmadığı zaman kıvrılarak başın alt
arka kısmına çekilir. İşçi arılarda başın iki yanında salkım şeklinde arı sütü salgılayan salgı bezleri
vardır.
■
v
Arılarda thorax, ayak ve kanatların çıkış noktası olan ve içerisi kaslarla dolu olan hareketsiz kısmını
oluşturur. Bal arılarında göğüs; ön göğüs, orta göğüs, son göğüs ve propodeum olmak üzere dört
kısımdan oluşur. Ön göğüste bir çift ön bacak; orta göğüste bir çift orta bacak ve ön kanatlar ile son
göğüste bir çift arka bacak ve bir çift arka kanat bulunur. İşçi arılarda her biri 6 segmentten oluşan üç
çift bacak vardır.
Arıların karın kısmında sindirim ve üreme organları ile balmumu bezleri, koku bezleri ve iğne
bulunur. Abdomenin 4, 5, 6 ve 7. segmentlerinin alt kısmında balmumu salgı bezleri ile 7. segmentin
üst kısmında koku salgı bezi bulunmaktadır. Ana ve işçi arılarda abdomenin sonunda zehir kesesi ve
iğne yer alır. İğne savunma amaçlı kullanılır. İşçi arı iğnesi üzerinde 9 adet geriye dönük çıkıntı
bulunur ve bir kez kullanılabilir. Arı sokması sonrası iğne zehir kesesi ile sokulan yerde kalır ve işçi
arı 1-1,5 saat içersinde hayatını kaybeder. Ana arıda iğne daha düz yapıda ve 5 çift geriye dönük
çıkıntı içerir. Ana arı, iğnesini sokulan yerden çekebilmektedir. Ana arı iğnesini kendine rakip ana
arılara karşı kullanır. Erkek arıda iğne yoktur.
Bal arıları toplu halde yaşayan sosyal böceklerdir. Arı kolonisi bir ana arı ile sayıları mevsimlere
göre, 10.000-60.000 arasında değişen işçi arılarla ile 0-2.000 arasında değişen erkek arılardan
oluşur. Bu bireyler arasında genetik, yapısal ve işlevsel farklılıklar yanında; erginleşinceye kadar
beslenmelerine bağlı olarak yetişme sürelerinde de farklılıklar vardır (Çizelge 1).
Yumurta 3 3 3
Toplam 16 21 24
Beslenme tüm bireylerde larva döneminden pupa dönemine kadar sürer. Ana arılar larva döneminden
başlayarak yaşamının sonuna kadar sadece arı sütü ile beslenir. İşçi ve erkek arılar larva
dönemlerinin ilk üç gününde arı sütü, sonraki üç gününde bal ve polen karışımı ile
beslenmektedirler. Ana arı ile işçi arı aynı genetik yapıya sahiptir. Ana arı ile işçi arı arasındaki
işlevsel farklılaşma uygulanan değişik beslenme rejiminden kaynaklanmaktadır.
7
Dr. Ali KORKMAZ
Ana arı kolonide düzen ve sürekliliği sağlar. Kovan içinde normal koşullarda bir tane bulunur. Ana
arı döllenmiş yumurtadan oluşan dişi bireydir. Yumurtlama yeteneği en üst düzeydedir. Buna karşın
yavrularına bakma ve besleme yeteneğine sahip değildir. Ana arının beslenme, bakım ve
temizliklerini işçi arılar yaparlar.
Vücut yapısı ince ve uzun, rengi işçi ve erkek arılara oranla daha açık, parlak ve canlıdır. Vücut
uzunluğuna göre kanatları kısa olduğundan uçma yeteneği azdır. Ana arılar yaşamları boyunca sadece
çiftleşme ve koloninin oğul vermesi sırasında uçarlar. Ana arılarda polen sepeti, bal mumu salgı ve
koku salgı bezleri gelişmemiştir.
Kolonide yumurtlayan ana arı varsa işler yolunda demektir. Bu durumda işçi arılar kovandaki tüm
işleri titizlikle yürütürler. İşçi arılar ana arının varlığını, ana arıların çene altı bezinden salgıladığı
feromonlarm varlığı ile anlarlar. Genç ana arı yüksek konsantrasyonda feromon salgılar ve daha çok
ilgi görürler. Ana arının feromonları, çevresindeki işçi arılar tarafından duyarga teması ve besin
alışverişi ile koloniye dağılmaktadır.
8
Dr. Ali KORKMAZ
Kolonide ana arı öldüğü veya kaybolduğu zaman işler aksar. Ana arının yokluğunu anlayan işçi arılar
petek gözlerindeki yumurta veya 0-3 günlük larvalardan yeni ana arı yetiştirmeye başlarlar. Uygun
yumurta veya larva yoksa bazı işçi arılar yumurtalıklarını geliştirerek dölsüz yumurta üretirler.
Dölsüz yumurtalardan erkek arı oluşur. Bu tip kolonilere yalancı analı koloni denir. Ana arılar 3-5 yıl
yaşabilmelerine karşın en verimli oldukları dönem ilk 2 yıldır.
Kolonide sayıca en fazla bulunan bireylerdir. Dişi olmalarına karşın üreme organları ve çiftleşme
yetenekleri yoktur. Koloninin tüm işlerinden sorumlu olduklarından içgüdüsel ve yapısal yönden ana
ve erkek arılardan farklıdırlar. Koloninin yapı olarak en küçük bireyidir. Vücutları tüy ve sert
kıllarla kaplıdır.
Ana arının ve larvaların beslenmesi için salgı bezlerinden arı sütü, nektarı bala dönüştürebilmek için
invertaz enzimi üretirler. Nektar taşımak için geniş bir bal midesine, polen taşımak için arka
ayaklarında polen sepetçiklerine, balmumu üretmek için balmumu salgı bezlerine, nektar ve su
kaynakları ile oğulun yerinin belirlenmesinde koku salgı bezine sahiptirler.
9
Dr. Ali KORKMAZ
İşçi arıların ömrü çıktıkları mevsime göre değişmektedir. İlkbahar ve yaz aylarında çıkan işçi arılar
işlerin yoğun ve düşmanların fazla olması nedeniyle 30-35 gün yaşarlar. Ancak sonbaharda çıkan işçi
arılar, kışı yorulmadan kovan içerisinde bal yiyerek geçirdikleri için 5-6 ay yaşayabilmektedir. İşçi
arılar yaşamı boyunca kovan içi ve dışındaki tüm işleri, aralarında işbirliği yaparak planlı bir şekilde
yürütürler (Çizelge 2).
İşçi Arı
Yaşı Yapılan İşler
(Gün)
10
İşçi arılar koloni gereksinmesinin karşılanması için çiçeklere yönelirler. Nektar toplama; mevsime,
hava sıcaklığına, bitki çeşidine, çiçekteki şeker yoğunluğuna ve nektar kaynağının uzaklığına bağlı
olarak değişmektedir. Bitki kaynağı kovandan uzaklaştıkça arıların uçuş süresi, uçuş seferi ve kovana
getirdiği
11
Polen arılar tarafından sabah erken saatlerde toplanır. Çiçeğe konan arı vücuduna bulaşan çiçek
tozlarını dilleri, ön ve orta ayaklarını kullanarak topak haline getirmekte ve arka bacaklardaki polen
sepetine yerleştirerek kovana taşımaktadır. Polen yüküyle kovana dönen arı, petek üzerinde bir süre
yürür ve polen kaynağının yerini diğer arılara bildirir. Arı polen yükünü bırakmadan önce petek
gözüne başını sokarak kontrol eder, orta
12
ve arka bacaklarını petek gözü içine sarkıtarak poleni göze bırakır. Arılar kovana polen taşımak için
günde 5-20 sefer yapmakta ve her seferinde 10-30 mg polen taşımakta, bir koloni yılda 35-45 kg
polen toplayabilmektedir.
Propolis bitkilerin taze sürgün ve tomurcuklardan arıların topladıkları reçineli bir maddedir. Kovanı
soğuktan korumak amacıyla delik, çatlakların kapatılmasında, uçuş deliklerinin daraltılmasında
kullanılır. Özellikle erken ilkbahar ve sonbaharda toplanmaktadır. İşçi arılar ağız yardımıyla bitkiden
aldıkları propolisi polen sepeti ile kovana getirirler. Bir arı bir seferde yaklaşık 10 mg propolis
kovana getirebilir.
7.4. Su Toplama
Arılar kovan nemi ve sıcaklığını düzenleme, larva beslemede ve balın yumuşatılmasında suya
gereksinim duyarlar. Arılar su taşımada bal midesini kullanırlar. Koloninin günlük su gereksinimi
250 gramdır. Bir işçi arı her seferinde 50 mg su taşıyabilir. Arının su alma süresi 1 dk olup günde
50-100 sefer yapabilmektedir.
8. ARICILIĞA BAŞLARKEN
Arıcılıkla uğraşan kişilerin arıcılık bilgi ve deneyimine sahibi olması gerekir. Arının morfolojik,
fizyolojik ve davranış özelliklerini ve isteklerini bilerek hareket etmesi; koloni yönetimi, arıların
taşınması, arı hastalık ve zararlıları, nektar ve polen veren bitki kaynakları, mücadele ilaçlarının
zararları, allerji, arı ürünleri üretim teknikleri, ekipman seçimi ve kullanacağı arı ırkı konularında
yeterli bilgiyi kazanmalıdır. Bu nedenle arıcının belirli eğitimden geçmiş ve öğrendiklerini
uygulamaya aktarma becerisinde olması gerekir. Arıcılar kovanları hakkında bilgi sahibi olmalı ve
kayıt tutmalıdır. Koloninin ana arısı, hastalıkları, yavru, bal ve polen durumunu yıl boyunca
toplamalıdır.
13
Dr. Ali KORKMAZ
Ayrıca arıcılığa başlamadan önce arıcılık yapacak olan kişilerin bir sağlık kurumuna giderek arı
zehirine karşı allerjisi olup olmadığının test edilmesi gerekmektedir. Test sonucunda allerji olmadığı
sonucu çıksa bile arılıkta bir ecza dolabında acil hallerde kullanılmak üzere allerjiye karşı ilk yardım
amacıyla ilaçların bulundurulması gereklidir.
Arıcılık, yoğun bir emek ve zaman isteyen bir iş olmasına karşın günümüzde arıcılık teknolojisinde
yaşanan gelişmelerle yapılması gerekli faaliyetler daha kolay yapılabilmektedir.
Kovan: Arıcılıkta en önemli çalışma materyali kovandır. Arıcılığın gelişim sürecinde ilkel ve geçit
kovan tipleri geliştirilmiş olmakla birlikte, günümüzde yönetimi ve taşınması kolay Langstroth ve
Dadant tipi modem kovanlar yaygın olarak kullanılmaktadır.
11- Langstroth kovanlar, iklimi sıcak, kurak olan ve gezginci arıcılığın yoğun yapıldığı bölgeler için;
Dadant kovanlar, kışları ağır geçen ve sabit arıcılık yapılan bölgelere daha uygundur.
Modem kovan; dip tablası, kuluçkalık, ballık, çerçeveler, örtü tahtası ve kovan kapağından oluşur.
Langstroth kovanda kuluçkalık ve ballık uzunluk, genişlik ve yükseklik açısından aynı ölçülerde ve
10'ar çerçeveye; Dadant tipi kovanlarda ballık kuluçkalığın yarısı yüksekliğinde ve 12'şer çerçeveye
sahiptir.
14
Temel Petek: Balmumundan yapılmış, çerçeve ölçülerinde ve düzgün altıgenlerden oluşan plakalar
temel petek olarak isimlendirilir. Temel petek, balmumunun levha haline getirilmesi sonrası, petek
gözü boyutlarında altıgen şeklinde silindir kalıplardan geçirilerek oluşturulur.
Arıcı Maskesi: Arı sokmasından insanı korumak için açık renk pamuklu kumaşlardan çeşitli ölçülerde
ve tipte yapılan, yüz kısmı görüşü engellemeyen şekilde telle kaplı arıcı giysisidir.
Körük: Arıları sakinleştirmek amacıyla içersinde tezek ve talaş gibi çeşitli maddelerin yakılarak elde
edilen dumanı pompalamaya yarayan bir alettir. Koloni kontrollerinde arıcının rahat çalışması için
yanında mutlaka bulundurması gerekir.
Arıcı Fırçası: Bal hasadında peteklerin üzerindeki arılara zarar vermeden ve onları kızdırmadan
uzaklaştırmada kullanılmaktadır.
15
Dr. Ali KORKMAZ
Sır Bıçağı ve Sır Tarağı: Petekli balın mekanik süzme makinalarına hazırlanması için petek sırının
alınmasında ve açılmasında kullanılır.
Bal Süzme Makinası: Petekli balın süzülmesinde kullanılan merkezkaç sistemi ile çalışan bir alettir.
Değişik kapasite ve ölçülerde mekanik veya elektrikle çalışan tipleri bulunmaktadır.
Ana Arı Izgarası: Bal hasadından önce kuluçkalık ile ballık arasına yerleştirilen ve ana arının ballığa
geçişini önleyen ölçülerde (4.4 mm) çelikten yapılan bir ızgaradır. Ana arıyı kovanın kuluçkalık
kısmında tutmakta, işçi arıların ballığa geçmesini sağlamaktadır.
Ana Arı Kafesi: Ana arı üretiminde, koloniye ana arı kazandırılmasında ve ana nakillerinde ana
arının korunması için plastik veya ahşaptan yapılan bir yüzü telle kaplı kafeslerdir.
Polen Tuzağı: İşçi arıların kovana getirdikleri polenleri toplamak için, kovan uçuş deliğine
yerleştirilen, arıların arka bacaklarındaki polenin takılmasını sağlayan plaka ve polenlerin toplandığı
çekmeceden oluşur.
Arı Yemlikleri: Kolonilerin beslenmelerinde; kovan üstü, kovan dışı ve kovan içinde
kullanılabilecek şekilde geliştirilen ve çeşitli malzemelerden yapılan yemlikler kullanılmaktadır.
Yukarıda sayılan bu malzemelerin dışında arıcılık uygulamalarında kullanılan arıcı mahmuzu, bal
süzme çadırı, mum eritme ibriği gibi malzemeler ile ana arı yetiştiriciliğinde kullanılan larva transfer
kaşığı, ana arı transfer çıtası; polen üretiminde kullanılan polen kurutma dolabı, polen temizleme
makinesi gibi malzemeler de kullanılmaktadır.
Arı ırkı arıcılık yapılan bölge koşullarına uygun olarak seçilmelidir. Seçilen bu ırk yüksek oranda bal
yapma yeteneğine sahip, yavru büyütme özelliği fazla buna karşın, oğul verme özelliği düşük
olmalıdır. Hastalık ve parazitlere dayanıklı, kışlama yeteneği yüksek ve uysal olan arı ırkları ile
çalışmaya özen gösterilmelidir.
16
Dr. Ali KORKMAZ
Arıcılık bitki örtüsü ve iklim gibi doğal koşullara bağlıdır. Arıcılar yıl içersinde koloni gelişimi ve
yüksek bal verimi sağlamak amacıyla değişik bölgelere gitmektedirler. Arıcılık yapılacak bölge
nektar ve polenli bitki bakımından zengin, tarımsal ilaçların kullanılmadığı özelliklerde olmalıdır.
Arıcılar bölgelerin; bitkileri, çiçeklenme süreleri, iklimi, tarımsal faaliyetleri ve toprak yapısı
konusunda bilgili olmaları gerekir. Arıcıların arılık seçimine özen göstermesi gerekir. Bunun için:
Koloniler bitkilerin çiçeklenme dönemlerinden en az bir hafta öncesinde bitki alanlarına taşınmalı ve
arazide bal veren bitki yoğunluğuna göre dağıtılmalıdır. Koloni sayısı; çiçek türü ve
17
yoğunluğuna, bitkinin çekiciliğine, bağlı olarak bölgeden bölgeye değişmektedir. Bu açıdan genelde
bahçe bitkileri için hektar başına 3 koloni önerilmektedir. Ayrıca şeftali, kiraz, erik, badem, elma,
armut, mandarin, karpuz, kavun, kabak, hıyar, üçgül, fazelya ve kolza alanlarına her 4 dekara 1-2
koloni; ayçiçeği, yonca ve kırmızı üçgül bitkilerinde her 4 dekara 3-4 koloni yeterli olabilmektedir.
Koloniler yazın gölgelik, kışın ise güneşi doğrudan alan yerlere ve uçuş delikleri doğu ve güneye
bakacak şekilde yerleştirilmelidir. Kovanlar yoğun ot ve çalılar arasına konulmamalı, nemden ve
zararlı sürüngenlerden korunmak için 20-30 cm yükseklikte sehpalar üzerine konulmalıdır. Kovanlar
arasında yandan ve arkadan en az 1-1.5 m açıklık bulunması yağmacılık açısından önem taşır.
Kovanlar arazide düz olarak sıralanmamak, ağaçların altına 5-10’lu gruplar şeklinde dağıtılmalıdır.
Arıların yararlandıkları bazı nektarlı bitkilerin bal verimleri Çizelge 3'te verilmektedir.
Arıcılıkta etkin bir başarı, koloniye zarar vermeden gerekli uygulamaların yapılmasına bağlı olup bu
kurallar:
1. Kovanların, arıların uçuşta ve sıcaklığın en az +14°C olduğu güneşli günlerde açılmasına dikkat
edilmelidir.
2. Arılıkta çalışırken temiz ve açık renkli giysiler giyinmeli, maske ve eldiven kullanılmalı, parfüm
kullanılarak girilmemelidir.
18
Dr. Ali KORKMAZ
3. Kovan açılmadan önce körük yakılmalıdır. Uçuş deliğinden birkaç kez duman verildikten sonra
kovan açılmalı, çerçeveler el demiri yardımıyla gevşetilerek yavaşça çıkarılmalıdır.
4. Kovan açılırken uçuş deliği önü kapatılmamalı, güneş petek gözleri dibindeki larvayı görmek
amacıyla arkaya alınmalıdır.
6. Arılar arasında yağmacılığa neden olmamak için kontrol edilen yavrulu ve ballı petekler uzun süre
dışarıda bırakılmamalıdır.
7. Kovanlar açıkta ve toplu bir şekilde şurupla beslenmemeli, çevreye şurup, bal bulaştırılmamak ve
balmumu kırıntıları atılmamalıdır.
İlkbahar mevsiminde kolonilere yapılacak çalışmalar sezon sonunda koloninin verimliliğini önemli
düzeyde etkileyecektir. İlkbaharda yapılacak işlemlerin amacı; kolonilerin ana nektar akımı dönemine
kuvvetli girmelerini sağlamaktır. İlkbaharda hava sıcaklığının +14°C ve üzerinde olduğu günlerde
koloni kontrollerine başlanmalıdır. Bunun için arılıktaki tüm koloniler ana arı, yavru, polen, bal,
hastalık ve zararlı açısından kontrol edilip kayıt tutulmalıdır. Petekler üzerinde yavru dağılımı
düzgün ve yeterli ise ana arının sağlıklı, dağınık ve az miktarda ise ana arının verimsiz olduğunu ve
değiştirilmesi gerektiğini gösterir. Kolonide ana arı yok veya verimli değil ise koloniye yeni bir ana
arı kazandırılmalıdır.
19
Dr. Ali KORKMAZ
arı yaşlı ise kolonilere elde hazır döllenmiş ana arı, çıkmakta olan ana arı memesi veya 0-3 günlük
larvalı çerçeve verilerek ana kazandırılması sağlanır.
Koloniler yeterli besin kaynağı getiremiyor ise gereksinim duyulduğu sürece 1:1 oranında şeker
şurubu ile beslenmelidir. Genelde koloni başına 4-5 kg şurup yeterlidir. Ayrıca beslemelerde glikoz,
fruktoz içeren kekler de kullanılabilir. İçerisinde küf oluşan kovanlar yenisi ile değiştirilmelidir.
Kolonide hastalık ve zararlılara karşı koruyucu ve tedavi edici ilaçlar kullanılmalıdır.
İlkbaharda güçlü kolonilerin yüksek düzeyde besin maddelerine gerek duymaları nedeniyle koloniler
arasında yağmacılık eğilimi görülebilmektedir. Yağmacılık kuvvetli kolonilerin zayıf kolonilerden
bal çalması olayıdır. Önlem alınmadığında kolonilerin sönmesine neden olur. Bunun için ilkbaharda
koloniler uzun süre açık tutulmamalı, besleme yapılırken şurup çevreye dökülmemek ve uçuş delikleri
20
Dr. Ali KORKMAZ
küçültülmelidir. Temel petek, çevrede bol nektar kaynağı bulunduğu, kolonide 12-18 günlük işçi
arıların bol olduğu dönemlerde ve koloni gücü dikkate alınarak verilmelidir. Koloniye temel petek
veya işlenmiş petek verilmeleri zamanında yapılmalıdır. Bu işlem zamanında yapılmaz ise işçi arılar
balmumu salgılayarak kendilerine petek yapmaya başlarlar. Arılar petek yapımı için gereğinden fazla
bal tüketmeleri koloninin gereksiz bir şekilde zaman geçirmesine neden olur. Bu durum ekonomik
yönden teknik arıcılıkta olumlu kabul edilmeyen bir uygulamadır. Zira arılar 1 kg balmumu için 8-10
kg bal tüketmek zorunda kalırlar.
Oğul verme, arıların çoğalma içgüdüsü ile yeni bir koloni meydana getirmek üzere bir grup arının
eski ana arı ile birlikte kovanı terk etme olayıdır. Oğul verme koloni gücü, çevre koşulları, ırk, ana
arının yaşı, bölge ve iklim özelliklerine bağımlı olarak bölgelere göre nisan-temmuz ayları arasında
olur ve genelde oğul verme 5-6 hafta devam eder. Kovan havalandırmasının yetersiz olması, yer
darlığı, kovandaki feromonun dengesiz dağılımı da oğula neden olan etkenlerdendir.
Oğul döneminde koloniler fazla miktarda erkek arı ve ana arı gözleri yaparlar. Ana arı yumurtlamayı
keser, daha az beslenerek zayıflar ve tekrar uçma yeteneğini kazanır, işçi arıların nektar ve polen
toplaması azalır, petek kabartma ve mum salgılama işi durur. Doğal oğul verme; koloni populasyon
gücünü ve verimliliğini düşürür, birçok hastalığa yol açar. Bu nedenle istenmeyen bir olaydır.
Kolonilerini etkin bal üretimi için ana nektar akımına hazırlayan arıcılar, oğulu önleyecek önlemleri
de almak zorundadırlar.
Oğula engel olmak için koloniler sık sık kontrol edilmeli, varsa ana arı yüksükleri bozulmalı, ana
arının kanadı kesilmeli, yaşlı ana arı genç ana arı ile değiştirilmeli, genetik yapı iyileştirilmeli,
gelişen kolonilerden yapay oğul alınmalı, ana arıya
21
Dr. Ali KORKMAZ
yumurtlama alanı sağlamak için kuluçkalığa bir önce ki yılda işlenmiş petek verilmeli, ana arı belirli
bir süre kafese alınmalı, kapalı yavrulu fazla çerçeveler alınarak zayıf güçteki kolonilere verilmeli
ve kovanlar üzerine ot, ağaç vs ile gölgelik oluşturulmalıdır. Oğul mevsiminde hızlı gelişen
kolonilerden yapay oğul alma yöntemi oğul vermeyi önlemede bir yoldur. Bu amaçla arısı çok güçlü
koloniler ilkbaharda 2-3'e bölünerek oğul alınabilir.
Arıcılıkta doğal ve yapay yöntemle oğul üretilebilir. Bu işlem için arılıkta bulunan güçlü koloniler
seçilir ve her koloniden 4-5 adet arılı ve yavrulu çerçeve başka bir kovana alınır. Yeni oluşturulan
kovanda ana arı bulunmaması nedeniyle açık yavrulu peteklerde bulunan genç larvalardan kendi ana
arısını oluşturması beklenir. Ancak bu yolla koloninin analanması oldukça uzun zamanı alır. Bu
nedenle bilimsel anlamda yapay oğul üretimi, ana arı yetiştiriciliği ile birlikte yapılması durumunda
ekonomik olmaktadır. Bu yöntemde kuvvetli koloniler ikiye veya üçe
22
bölündükten sonra genç, döllenmiş ve yumurtlama dönemine girmiş ana arı, kafesle birlikte yavrulu
alanların bulunduğu kovanın merkezine yatayla 45 derece açı yapacak şekilde yerleştirilir. Ana arı
kafesinin çıkış deliği kek ile kapatılır, kekin 2-3 gün içerisinde işçi arılar tarafından tüketilmesi ile
ana arı kafesten çıkar. Bu sürede ana arı salgıladığı feromonlarla kendini koloniye kabul ettirmiştir.
Diğer bir yapay oğul yöntemi güçlü koloniden toplama yolu ile yeni bir koloni oluşturmadır. Boş bir
kovan içine 1. koloniden 2 adet arılı-ballı çerçeve, 2. koloniden 2 adet arılı-yavrulu çerçeve ve 3.
koloniden 2 adet arılı-günlük yumurtalı çerçeve konulur. Yeni oluşturulan bu kovana dışardan tarlacı
işçi arıların bir kısmının girmesi için uygulamaya alman kovanların yeri değiştirilir. Bu yöntemde
petek alman üç kolonideki ana arının yeni oluşturulan kovana girmemesine dikkat edilmelidir.
Arıcının en çok çalışması gereken dönem bal akım dönemidir. Arılar bu devrede çok yoğun bir
şekilde çalıştıkları için gereksinimleri zamanında ve tam olarak karşılanmalıdır. Bal mevsimine
kuvvetli kolonilerle girmek önem taşır. Bölgedeki bitkilerin yoğun çiçeklendiği ve nektar akımının
başladığı bal akım dönemi, bölgelere göre değişmektedir. Kolonide ana arının yumurtlamayı
azaltması veya tamamen kesmesi, erkek arıların öldürülmeye başlanması bal mevsiminin
göstergesidir. Ülkemizde mayıs, haziran ve temmuz ayları yoğun bal akım dönemleridir. Bu aylarda
ana arının yumurtlama ve işçi arıların nektar ile polen toplama faaliyetleri yakından izlenmelidir.
Kovanda sıkışıklığı önlemek için ballık ve petek verilmesinde gecikme olmamalıdır. Nektar akımının
bol olduğu dönemlerde arılar 4-5 gün içerisinde verilen petekleri doldururlar. Bal verimini artırmak
ve arıyı gereksiz yere çalıştırmamak için geçen yıllardan kalan işlenmiş peteklerin kolonilere
verilmesi daha avantajlıdır.
23
Dr. Ali KORKMAZ
Bal hasadı bölgedeki nektar akımı kesilmeden yapılmalıdır. Aksi takdirde yağmacılık tehlikesi ile
karşılaşılabilir. Peteklerin 2/3-3/4'nün sırlanması bal hasadı zamanının geldiğini gösterir. Bal
kovanlardan alınırken ve hasat yapılırken yağmacılığa meydan verilmemeli, yağmacılık olması
durumunda bal hasadına ara verilmelidir. Hasatta arılara kış döneminde kullanacakları miktarda (15-
20 kg) bal bırakılmasına özen gösterilmelidir.
Hasada başlamadan önce kolonilerden uzakta bir bal hasat çadırı kurulur. Arıların çadıra girmemesi
için önlemler alınır. Kolonilerden hasat edilecek ballı petekler hafifçe silkelenerek arılardan
kurtarılır. Petek üzerinde kalan diğer arılarda fırça ile uzaklaştırılır ve arılardan temizlenen bal
petekleri boş ballıklara konularak bal süzme odasına getirilir. Bu peteklerin üzerindeki sırlar, sır
bıçağı veya sır tarağı ile alınır. Sırı alınmış ballı petekler süzme makinesine yerleştirilerek ballar
süzülür ve boş petekler tekrar kovanlara verilir. Süzülen balda sır, arı kalıntıları gibi yabancı
maddeler bulunur. Bu kırıntıların baldan ayrılması için elekten geçirilir. Dinlendirme tankında 48
saat süre ile bekletilir. Dinlenmiş ballar kavanoza doldurularak pazara sunulur.
24
Bal mevsimi sonrası kolonilerde sonbahar bakımı yapılır. Bu mevsimde ilk önce kolonilerin genel
kontrolü yapılarak bal ve polen miktarı, ana arı durumu ve koloni gücü gözden geçirilir. Anasız,
sakat, yaşlı ana arılı ve zayıf kolonilerde birleştirme işlemi yapılır. Yeterli balı olmayan kolonilere
2:1 oranında şeker şurubu veya kek ile besleme yapılır. Kovanda hastalık ve zararlı kontrolü
yapılarak önlem alınır. Kovandaki fazla petekler kovan dışına alınır, koloni daha küçük alana
sıkıştırılır, kovanın kırık ve çatlak kısımları onarılır ve kovan uçuş delikleri küçültülür. Kovanlar
sehpalar üzerine öne doğru hafifçe eğimli şekilde konularak kovanda nem ve su birikiminin önüne
geçilir.
14. KIŞLATMA
Sonbahar kontrolünde kolonilerin gücüne göre kovanlarda 15-20 kg bal bırakılmalıdır. Arılar
bırakılan balı kış süresince tüketerek ilkbahara çıkarlar. Aksi halde açlıktan ölürler. Arılar 10°C’nin
altında ve 38°C’nin üzerindeki sıcaklıklarda faaliyet gösteremediklerinden kovanları aşırı sıcak ve
soğuktan korumak için çeşitli önlemler alırlar.
25
Kovan dışı sıcaklığı +14°C'den aşağıya düştüğünde kuluçkalığın orta kısmında bulunan arılar salkım
oluşturmaya başlar. Bu salkımın sıcaklığı +14°C, salkım dışında ise +7°C'dir. Salkımın ortasındaki
arılar ürettikleri metabolik enerji ile sıcaklığı ayarlarken, dıştaki arılar izolasyon görevini görerek
enerji kaybını azaltırlar. Kümenin dışında üşüyen arılar iç kısma, içerde ısınan arılar dışa doğru
hareket ederek vücut ısılarını az bir bal tüketimi ile korumaya çalışırlar. Arıların kışlatılması farklı
iklim bölgelerine göre değişmektedir. Ağır kış koşullarına sahip bölgelerde koloniler kapalı yerlerde
veya üzerleri çeşitli koruyucu maddelerle sarılarak kışlatıldığı halde Akdeniz Bölgesi gibi ılıman
iklim bölgelerinde açıkta kışlatılabilmektedir.
Arıcılıkta temel ölçüt, ekonomik değeri olan ürünlerin elde edilmesidir. Arı ürünleri arasında bal;
beslenme, tüketim alışkanlığı ve gıda sektöründe kullanımı açısından en önemli yeri almaktadır.
Arıların doğadan toplayıp kimyasal değişime uğratarak kovana getirdikleri bal, polen ve propolis ile
özel bezlerden salgılanarak oluşturduğu balmumu, arı sütü ve arı zehirinin üretim tekniklerinin
yaygınlaştırılması son derece önemlidir.
15.1. Bal
Arıcılıkta bir üretim yılında elde edilen bal miktarı, koloni yönetiminin başarısını belirleyen en
önemli bir göstergedir. Bal verimi çevre koşulları, koloni yönetimi ve arının genetik özellikleri ile
koloni populasyon büyüklüğüne bağlı olarak değişebilmektedir. Koloni populasyon büyüklüğü ana
arının yaşma, yumurtlama hızına ve işçi arıların yaşama gücüne bağlıdır. Koloni populasyonu arttıkça
elde edilen bal verimi artmaktadır. Bu sonuca ulaşılmasında arı kolonilerine iyi bakım, besleme
uygulamalarının zamanında ve tekniğine uygun yapılması yanında bol nektar ve polen veren bitki
kaynaklarının sağlanması da önem taşır.
26
Dr. Ali KORKMAZ
maddelerle karıştırıp, fiziksel ve kimyasal değişime uğratarak petek gözlerine bal olarak depo
ederler. Balda %16-18 su, %3540 fruktoz, %30-35 glikoz, %7-10 maltoz, %l-2 sakkaroz, %0.04
nitrojen ve %0.2 kül bulunmaktadır. Balın pH'sı 3.5-4.5 arasındadır. Balda K, S, Cl, Ca, P, Mg, SiO,
Cu, I, Fe ve Zn mineralleri ile B, C, E ve K vitaminleri, hormonlar, bakterisit maddeler
bulunmaktadır.
Balın rengi nektar salgılayan bitkinin tür ve çeşidine göre açık sarıdan kahverengine kadar değişiklik
gösterir. Koyu renkli ballar mineral madde ve aroma yönünden zengindir. Üretilen bal süzme, petekli,
seksiyon ve krem balı şeklinde pazara sunulur.
Balın şekerlenmesi fiziksel yapısı ile ilgilidir. İçerisinde bulunan fruktoz ve glikoz oranına bağlıdır.
Eğer bitkide glikoz miktarı fruktoz miktarından fazla ise balda şekerlenme daha çabuk olmaktadır.
Balda bozulma ve ekşime olayı olgunlaşmadan hasat edilmiş bal içerisinde bulunan bakteri ve
mayaların faaliyeti sonucu oluşur. Bu nedenle bal olgunlaşmadan ve sırlanmadan hasat edilmemelidir.
Şekerlenen ballar daha çabuk bozulur. Balın kalitesine nem oranı, hasat sırasında uygulanan işlemler,
ısıtma ve depolama ile saklama koşulları etki eder. Depolama için 11°C ve daha aşağı sıcaklıklar
uygundur. Balın süzülmesi, dinlendirilmesi ve ısıtılması şekerlenmeyi önleyen uygulamalardır. Balın
aşırı ısıtılması; rengini ve tadını bozmakta, enzim kaybına yol açmakta ve şekerlerin parçalanması ile
zararlı bileşikler ortaya çıkararak besin değerini yok etmektedir. Balların 45°C’den yüksek sıcaklık
değerlerinde ısıtılması yasaklanmıştır.
Bal vücut tarafından çabuk ve kolay özümlenir. Balın besleyici değeri yanında kan şekerini
yükseltici, fiziksel ve zihinsel yorgunluğu giderici, enerji verici, canlılık kazandırıcı, cilde olumlu
etkileri yanında bazı yaraların iyileştirilmesi, astım, mide, dolaşım, solunum, kanser, tansiyon, damar
rahatsızlıklarını giderici yararı bulunmaktadır.
15. 2. Balmumu
Balmumunun ana maddesi bal olup 12-18 günlük işçi arıların karın halkalarının alt yüzündeki
balmumu salgı bezleri tarafından
27
Dr. Ali KORKMAZ
salgılanan maddedir. Saf balmumu yeni salgılandığında beyaz renkli, ince saydam görünüştedir. Daha
sonra polenden geçen ve yağda çözünen karotenoid pigmentleri nedeniyle rengi sarıya dönüşür ve
katılaşır. Kendine özgü bir kokusu vardır. Balmumunun erime noktası 65 C, yoğunluğu 0.963 g/cm tür.
Balmumu temel petek, tıp, ilaç, kozmetik alanında, diş hekimliği ve marangozlukta kullanılmaktadır.
15. 3. Polen
Arıların polen toplama etkinliği çiçeklerin açtığı ve hava sıcaklığının 10°C'nin üzerinde olduğu
ilkbahar mevsiminde başlar. Polen 21 günlük işçi arılar tarafından koloninin protein gereksinimini
sağlamak amacıyla bilinçli olarak toplanmaktadır. Bitkinin çiçeklerine nektar almak için giden arılar,
vücutlarına bulaşan bu polenleri düzenli hareketlerle bir araya getirir, arka bacaklarında bulunan
polen sepetçiğine biriktirerek kovana taşırlar. Polenin rengi ve şekli her bitki türüne göre
değişmektedir. Genelde sarı renkte olmasına karşın kırmızı, mor, pembe, eflatun, yeşil, siyah gibi çok
değişik renkte polene rastlamak mümkündür.
Polenin kimyasal yapısı farklılık göstermekle birlikte, %21 ham protein, %32 karbonhidrat, %5 yağ,
%3 kül ve %11 su ve %28 diğer maddelerden oluşmaktadır. Bitki polen kaynağının yeterli olduğu
dönemlerde bir koloniden günde 250-1000 g, 2-3 aylık polen akım döneminde ortalama 8-10 kg, yıl
boyunca yaklaşık 35 kg polen toplanabilmektedir. Nektar akımının yoğun
28
Dr. Ali KORKMAZ
olduğu günlerde arıların çalışmasını engellememek için tuzak kullanılmamalıdır. Sürekli tuzak
kullanımı yavru gelişimini azaltır, koloni gelişimini engeller. Kolonilerden belirli bir süre polen
alındıktan sonra 1-3 hafta polen toplamaya ara verilmelidir.
Polen depolanmadan önce nem oranı %5-10 düzeyinde olacak şekilde kurutulmalıdır. Kurutulan
polenler içerisindeki yabancı maddelerden temizlenmesi için elekten geçirilmelidir. Ayrıca
havalandırma sistemi çalışan bir elektrikli fırında 3035°C’de 5-6 saat tutularak kurutma
yapılabilmektedir. Bu şekilde kurutulan polenler hava geçirmeyen cam veya metal kaplar içinde 1-
2°C' de ve %25 oransal nemde saklanmaktadır.
İstenilen şekilde kurutulan polen taneleri parmaklar arasına alındığında kırılarak küçük parçalara
ayrılmamalı, sıkıştırıldığı zaman da birbirine yapışmamalıdır. Hava etkisiyle kurutulan polen iki
yıldan sonra besleyici değerini önemli ölçüde kaybetmektedir. Polen, sindirimi kolaylaştırıcı, hücre
yenileyici, canlılık verici, iştah artırıcı, hemoglobini yükseltici, seksüel aktivite artışı yanında soğuk
algınlığı, sinirsel ve ülser rahatsızlıklarında yaygın olarak kullanılmaktadır.
Arı ürünleri arasında besin maddelerince en zengini olan arı sütü, 5-15 günlük yaştaki işçi arıların
yavru gıda salgı bezlerinden salgılanan ve ana arı ile genç larvaların beslenmesinde kullandıkları bir
gıda maddesidir. Beyaz-krem renkte, pelte kıvamında, kendine özgü kokusu ve ekşi-acı bir tadı
bulunmaktadır. Arı sütü kimyasal olarak çok karmaşık bir yapıya sahiptir. Arı sütünün yapısında %66
su, %12.34 protein, %5.46 yağ, % 12.49 şeker, %0.82 mineraller, %2.84 bilinmeyen maddeler
bulunmaktadır.
Saf arı sütü üretiminin muhafazası zor, son derece teknik işgücü gerektirmektedir. Arı sütü üretiminin
temeli, ana arı yetiştiriciliğinin belli bir safhada durdurulup larvaların gelişmeleri için depolanan arı
sütünün, larvaları imha edilerek toplanması üzerine kurulmuştur. Ana arı yetiştiriciliğinde olduğu gibi
yapay ana arı gözüne larva transferi yapıldıktan 3 gün sonra aşılama
29
Dr. Ali KORKMAZ
yapılmış yapay ana arı yüksüklerini içeren çerçeveler kovandan çıkarılır. Yüksükler içerisindeki
larvalar bir pens yardımıyla atılır. Daha sonra gözlerin tabanında bulunan arı sütü plastik veya tahta
bir kaşıkla alınarak toplanır, süzülür ve ışık almayacak şekilde şişelere depolanır. Arı sütü üretim
miktarı pek çok iç ve dış etkene bağlı olarak önemli oranda değişmektedir. Her bir yüksükten 213-
328 mg bir koloniden ise bir transfer döneminde 6.5-10.5 g arasında arı sütü elde edilebilmektedir.
Arı Sütü Üzerinde Bal Arısı Larvalarının Görünümü 15. 5. Arı Zehiri
Zehir üretimi işçi arıların yaşma bağlı olarak değişir. Arıların zehir üretim miktarı 15. gün yaşından
başlayarak artar, işçi arının kovan savunması ve tarlacılık görevlerine başladığı dönemde en üst
noktaya erişir. Arı yaşlandıkça zehir miktarı azalmaktadır. Bal arısı zehiri açık renkte, kokusuz, suya
benzer sıvı bir maddedir. Tadı acıdır. Berrak asidik yapıda olan arı zehiri, oda sıcaklığında
ağırlığının %30-40'nı kuruyarak kaybeder ve rengi açık sarıya dönüşür. Arı zehirinde allerjik
reaksiyonlara neden olan proteinler ve enzimler bulunmaktadır. Zehirin %88'i sudan oluşmakta,
glikoz, fruktoz ve fosfolipid yapılar; çeşitli enzim, peptidler ve aminleri içeren en az 18 farmakolojik
aktif bileşen bulunmaktadır.
Arı zehiri üretiminde, elektrik şoku uygulamalı tuzaklar kovan girişindeki taban dip tahtası ile
kuluçkalık arasına veya kovan üst kapağı ile ballık arasına yerleştirilmektedir. Elektrik
30
şoku uygulandığında arılar yürüdükleri zemine iğnelerini bırakırlar. Bazı tuzak çeşitlerinde ise
zehirin alınacağı zemin cam plaka veya 0.13 mm inceliğinde naylon, silikon lastik veya emici doku
ile kaplanabilmektedir. Arı tarafından bırakılan zehir cam plaka üzerinde hızla kurumakta, bıçak veya
jilet ile kazınarak çıkartılmaktadır. Camdan toplanan arı zehirinin saklanması ve işlenmesi daha
kolaydır.
Arı zehiri romatizma rahatsızlıklar, kanserin bazı tipleri, adele ağrıları, eklem ve sinirsel iltihaplar,
boğaz ağrısı, migren, astım, kolesterolün düşürülmesi, genel bağışıklık uyarıcı, adet öncesi
sendromunda kullanılmaktadır.
15. 6. Propolis
İşçi arıların bitkilerin filiz, tomurcuk ve kabuklarından topladığı yapışkan ve elastik bir maddedir.
Propolis %50 reçine ve zamksı maddeler, %30 bitkisel mumlar, %10 esansiyel yağlar, %5 polen ve
%5 organik bileşik ve mineraller içermektedir. Propolisin toplanması bölgelere ve mevsime göre
değişmektedir. Propolis kovan üst kısmına konulan plastik, naylon veya metalden yapılan özel
biriktirme tuzaklarından saf ve temiz olarak toplanabilir. Toplanan bu propolis derin dondurucuda
tutularak sertleşmesi sağlanır ve biriktirme tuzağından ayrılır. Bir koloniden 50-250 g
toplanabilmektedir.
Propolisin dokuları onarıcı, damar büzücü, kanı pıhtılaştırıcı, yaraları iyileştirici, sedef, hemoroid,
egzama, gibi cilt rahatsızlıklarında, kozmetik alanlarında da kullanılmaktadır.
31
Arı hastalık ve zararlıları koloni populasyon gelişimini engelleyen, verimliliği azaltan, arı ve insan
sağlığına doğrudan etki eden, gerekli önlemler alınmadığında ise koloni kayıplarına yol açan çok
önemli bir sorundur. Bu açıdan arı yetiştiricilerinin arı hastalık ve zararlılarını tanıyabilmeleri,
kolonilerde yapacağı zararlı etkileri önleyici yöntemleri bilmeleri ve bu konudaki deneyimlerini
artırmaları gerekmektedir.
Bal arılarının yaşama gücü ve verimliliğini düşüren birçok bulaşıcı hastalık ve zararlı bulunmaktadır.
Hastalık yapan mikroplar arılarla koloni içine girmekte, sağlıklı kolonilere geçmekte, koloniden
koloniye, arılıktan arılığa ve bölgeden bölgeye hızla yayılmaktadır. Hastalık yapan
mikroorganizmaların yayılması bitkiler, toprak ve su kaynakları, bal, polen, propolis, balmumu,
kovan, arıcılık ekipmanları ve arıcılar yoluyla olmaktadır. Koloni yönetimindeki teknik bilgi
yetersizliği, düşük eğitim düzeyi, hastalıklarla zamanında etkin mücadele yapılamaması, satın aldığı
arı materyalini kontrol edememesi, hastalıklı kolonilerden ana arı alımı, petekli bal aktarımı,
sağlıksız oğul alma işlemleri, kaynağı beli olmayan balmumu kullanımı yayılmada en önemli etken
olmaktadır. Bal arılarında görülen hastalık ve parazitlerin sınıflandırılması Çizelge 4'te verilmiştir.
Septisemi
Amoeba
Taş hastalığı
Acarapis woodi
32
Dr. Ali KORKMAZ
Arı larvalarının ölümüne neden olan çok tehlikeli ve bulaşıcı bir hastalıktır. Hastalığın etmeni
Bacillus larvae isimli sporla çoğalan bir bakteridir. Larvalar hastalığa neden olan sporları kovana
taşman yiyeceklere bulaşmış olarak ağız yoluyla alırlar. Sporlar larvanın sindirim organında gelişir,
çoğalır ve lavalarm sağlıklı gelişimini yavaşlatır. Hastalıklı yavruların rengi önce sarıya daha sonra
kahverengiye dönüşür ve yavrular kapalı gözler içersinde ölürler. Hastalıklı kolonilerde yavrulu
alanda açık ve kapalı gözler birbirine karışmıştır. Kapalı gözler içeri çökük ve üstü delik olup mat
renklidir.
Koloni açıldığında tutkal kokusu gelmekte ve hücre tabanındaki larva çıkarılmak istendiğinde ip gibi
uzamaktadır. Hastalıkla mücadele, silkme yöntemi, antibiyotiklerle besleme, dezenfektan maddelerin
kullanımı, fümigasyon uygulamaları, genetik çalışmalar ile kolonilerin imha edilmesi şeklinde
yapılmaktadır. Hastalık henüz başlangıç döneminde fark edilirse ilaçlı tedavi uygulamak sonuç
verebilir. Ancak hastalığın ileri dönemlerinde ilaçla tedavinin yararı yoktur. Bu hastalığın arılıktaki
diğer kolonilere bulaşma riski çok yüksektir. Hastalıklı koloniler arılıktan en kısa sürede
uzaklaştırılmalı ve kovan içersindeki yavrulu, ballı petekler, ergin arılar yakılarak imha edilmeli,
kovanın iç yüzeyleri pürmüz lambası ile iyice yakılarak hastalık etmeni sporlarının yok edilmesi
sağlanmalıdır. Arılıkta kullanılan tüm arıcılık malzemeleri dezenfekte edilmelidir.
Etmeni Melissococcus pluton isimli bir bakteridir. Arıların larva döneminde etkili olan hastalıktır.
Hastalığın larvalara geçişi ağız yoluyla alman besinler ile olmaktadır. Bakteri sporları larvanın
sindirim sistemine yerleşerek gelişir ve çoğalırlar. Bulaşık gözleri temizleyen işçi arılar temas yolu
ile hastalığı diğer yavrulara bulaştırırlar. Hastalık kolonide kısa sürede hızla yayılır. Hastalıklı
kolonilerdeki belirtiler Amerikan Yavru Çürüklüğüne benzerlik göstermekle birlikte ölümler
genellikle açık gözlerde olmakta, larvalar petek gözünde “C” harfi şeklinde kıvrılmış
33
olarak ölmektedirler. Ölü larvalar gözden çıkarılırken uzamamakta ve kovan içerisinden kokuşmuş et
kokusu gelmektedir. Hastalığın bulaşma ve yayılma şekli Amerikan Yavru Çürüklüğüne benzerlik
gösterdiği için korunma ve kontrol yöntemi de pek farklı değildir. Koloniler imha edilmeli,
dezenfektan maddeler ve koruyucu antibiyotik kullanılmalıdır.
A: Sağlıklı Larva; B-C: Avrupa Yavm Çürüklüğüne Yakalanmış Larvanın Görünümü; D-E: Ölü
Larvanın Uzunluğuna Görünümü
Avrupa Yavru Çürüklüğü
34
Dr. Ali KORKMAZ
Hastalığın etmeni Nosema apis olup arılar bu sporları bulaşık besinlerle alırlar. Sporlar arıların orta
midesinde çimlenerek epitel hücrelere geçerek hızla çoğalırlar. Hastalığa yakalanan arıların karın
kısmı şişmekte ve uzamakta, mideleri şişkin, kıvrımları bozulmuş ve süt beyaz rengini almaktadır.
Hasta arılar kovan önlerinde ot ve çalılara tutunarak yürümekte ve kovan önünde kitlesel arı ölümleri
görülmektedir. Bu hastalığa karşı koruyucu ve tedavi edici Fumagillin etken maddeli ilaç
kullanılmaktadır.
Kireç hastalığının etmeni bir fungustur. Hastalık larvalara bulaşık besinler aracılığı ile geçmekte ve
orta bağırsağın arka kısmında anaerobik koşullar altında çimlenmektedir. Ortam koşulları uygun hale
geldiğinde misellerin çoğalması ile larva mumyalaşarak ölmektedir. Hastalıklı larva petek gözleri
içersinde kuruyarak mumyalaşmakta, kireç beyazı, zeytin yeşili ve siyah renge dönüşmektedir. Mumya
larvalar, açık ve kapalı gözler içersinde kuruyup sertleşmektedir. Hastalığın gelişmesinde; iklim
koşulları, çevre kirliliği, yoğun antibiyotik kullanımı, arıların suni besinlerle beslenmesi, katkılı
balmumu kullanımı, aşırı nem, oğul verme, stres ve diğer hastalıklar etken olmaktadır.
Yaşam uzunluğu yazın 2-3 ay, kışın 5-8 aydır. Dişi Varroanın üremesi ilkbaharda arı kolonisinde
kuluçka faaliyetleri ile başlamakta, sonbahara kadar sürmektedir. Kış aylarında yumurta bırakmadan
ergin işçi arılar üzerinde yaşamaktadır. Varroa ile bulaşık kolonilerde kuluçka gelişim hızı ve üretim
etkinliği azalmakta, arılar üzerinde açtığı yaralar enfeksiyon kaynağı oluşturmaktadır. Bulaşıklılığm
ileri dönemlerinde yavru
35
Arıcılık
gözlerinden kanatsız ve bacaksız arılar çıkmaktadır. Önlem alınmadığında koloninin sönmesine neden
olmaktadır.
Varroa kontrolünde; kimyasal, bitkisel, biyolojik, fiziksel, genetik ve hormonal mücadele yöntemleri
kullanılmaktadır. Bu parazite karşı çeşitli ilaçlar denenmiş ve kullanılmıştır. Ancak kolonilerde
yanlış ve yoğun ilaç uygulanması; varroalarm kimyasal maddelere karşı direnç kazanmasına neden
olmaktadır. Kapalı yavru gözlerinde çoğalan varroalar bu ilaçlardan etkilenmemekte ve kullanılan
kimyasal maddelere dayanıklı yeni varroalar kolonide etkinliğini sürdürebilmektedir. İlaçların
gittikçe artan dozda ve zamansız kullanımı bal ve balmumunda kalıntı sorununu çıkarmakta insan ve
arı sağlığını etkileyen boyutlara ulaşmaktadır. Varroa kontrolünde ilaç kullanırken dikkat edilmesi
gerekenler:
1- Bilinçsiz ve yoğun ilaç kullanımından kaçınılmalıdır. Ruhsatlı ilaçlar tarif edilmiş olan kullanım
şekline göre uygulanmalıdır.
2- İlaç uygulamaları erken ilkbahar ve geç sonbaharda yapılmalıdır. Yavru yoğunluğunun yüksek
olduğu ve hasat edilecek balın bulunduğu kovanlara kesinlikle ilaç uygulamaları yapılmamalıdır.
3- Etkili maddesi aynı olan ilaçlar uzun süreli olarak kolonilerde kullanılmamalı, kullanılacak ilaç
her yıl değiştirilmelidir.
Yararlanılan Kaynak
Kumova, U., Korkmaz, A., 2001. Arı Yetiştiriciliği. Türkiye Tarımsal Araştırma Projesi Yayınları.
TÜBİTAK. Ankara.
36