0% found this document useful (0 votes)
71 views11 pages

Machine Translation Insights

The document discusses machine translation and translation theories. It provides an overview of the history of machine translation, noting that while the idea goes back centuries, significant developments occurred in the 1960s with the creation of early systems. Machine translation draws upon various fields like linguistics and computer science. The relationship between translation theories and approaches in machine translation over time is examined, with the conclusion that translation theories have significantly influenced machine translation approaches and contributed to their progress.

Uploaded by

aydayorozbek
Copyright
© © All Rights Reserved
We take content rights seriously. If you suspect this is your content, claim it here.
Available Formats
Download as PDF, TXT or read online on Scribd
0% found this document useful (0 votes)
71 views11 pages

Machine Translation Insights

The document discusses machine translation and translation theories. It provides an overview of the history of machine translation, noting that while the idea goes back centuries, significant developments occurred in the 1960s with the creation of early systems. Machine translation draws upon various fields like linguistics and computer science. The relationship between translation theories and approaches in machine translation over time is examined, with the conclusion that translation theories have significantly influenced machine translation approaches and contributed to their progress.

Uploaded by

aydayorozbek
Copyright
© © All Rights Reserved
We take content rights seriously. If you suspect this is your content, claim it here.
Available Formats
Download as PDF, TXT or read online on Scribd
You are on page 1/ 11

See discussions, stats, and author profiles for this publication at: https://www.researchgate.

net/publication/339743327

Makine Çevirisi ve Çeviri Kuramları

Article in International Journal of Language Academy · January 2020


DOI: 10.29228/ijla.41874

CITATIONS READS

3 534

1 author:

Ziya Tok
Kirikkale University
19 PUBLICATIONS 11 CITATIONS

SEE PROFILE

All content following this page was uploaded by Ziya Tok on 07 December 2022.

The user has requested enhancement of the downloaded file.


International Journal of Language Academy
E-ISSN: 2342-0251
DOI Number: http://dx.doi.org/10.29228/ijla.41874 Article History:
Research Article Received
20/02/2020

Accepted
Volume 8/1 March 2020 26/02/2020
p. 394/403 Available online
15/03/2020

MACHINE TRANSLATION AND TRANSLATION


STUDIES
Makine Çevirisi ve Çeviri Kuramları
Ziya TOK1
Abstract
Machine translation studies gained speed in the 1960s, and with the creation of the first systems,
methods and approaches in this field began to concrete. However, the idea of translating through
automated systems goes back to earlier dates. The first formations on this subject are based on ideas
proposed by Descartes and Leibniz in the 17th century. Although various suggestions were made in
the following periods, the first steps in this area were taken in 1930s by the French and Russian
professors. Machine translation is not an independent research area by itself. The idea of mechanical
translation is not only a matter of engineering. It is an interdisciplinary field connected with various
fields such as linguistics, computer science and translation studies. Therefore, the field of machine
translation is a field of research that feeds on many subjects from these disciplines and even
requires coordinated studies with them. The aim of this study is to investigate the relationship
between translation approaches in the field of machine translation, especially with translation
theories. In the study, translation theories and machine translation approaches are discussed
comparatively. Then, the extent to which machine translation has benefited from translation theories
in the historical process has been emphasized. As a result, it has been evaluated that translation
theories contributed on these approaches and played an important role in the progress of these
approaches. It is thought that this study may offer some contribution to the researches that will be
carried out in translation and computer translation.

Keywords: Translation theories, machine translation, automatic translation approaches

Öz
Makine çevirisi çalışmaları, özellikle 1960’lı yıllarda hız kazanmış ve ilk sistemlerin oluşturulmasıyla
birlikte bu alandaki yöntem ve yaklaşımlar da somutlaşmaya başlamıştır. Bununla birlikte, çeviriyi
otomatik sistemler aracılığıyla gerçekleştirme fikri çok daha eski tarihlere kadar uzanır. Bu konudaki
ilk oluşumlar 17. Yüzyılda Descartes ve Leibniz tarafından fikirlere dayandırılmaktadır. Sonraki
dönemlerde çeşitli öneriler ortaya atılsa da bu alandaki ilk somut adımlar 1930’lu yıllarda Fransız ve
Rus profesörler tarafından mekanik beyin olarak adlandırılan çalışmalarla atılmıştır. Makine çevirisi
kendi başına bağımsız bir araştırma alanı değildir. Başka bir deyişle, çevirinin mekanik ortamda
gerçekleştirilmesi düşüncesi sadece mühendislik alanını ilgilendiren bir konu değildir. Aksine,
dilbilim, bilgisayar bilimleri, fen bilimleri, çeviribilim gibi çeşitli alanlarla bağlantılı olan disiplinler
arası bir alandır. Dolayısıyla makine çevirisi alanı bu bilim dallarından birçok konuda beslenen hatta
onlarla eşgüdümlü çalışmalar gerektiren bir araştırma alanıdır. Bu çalışmanın amacı, geçmişten

1 Dr. Öğr. Üyesi, Kırıkkale Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Batı Dilleri ve Edebiyatları Bölümü,
[email protected]

International Journal of Language Academy


Volume 8/1 March 2020 p. 394/403
Makine Çevirisi ve Çeviri Kuramları 395

günümüze kadar makine çevirisi alanında ortaya konulan çeviri yaklaşımlarının çeviri kuramlarıyla
olan ilişkisinin genel anlamda incelenmesidir. Çalışmada çeviri kuramlarıyla otomatik çeviri
yaklaşımları karşılaştırmalı olarak ele alınmıştır. Ardından makine çevirisinin tarihsel süreçte çeviri
kuramlarından ne ölçüde yararlandığı üzerinde durulmuştur. Sonuç olarak çeviri kuramlarının bu
yaklaşımlara büyük oranda ışık tuttuğu ve bu yaklaşımların ilerlemesinde önemli rol üstlendiği
değerlendirilmiştir. Bu çalışmanın çeviribilim ve bilgisayarlı çeviri alanlarında gerçekleştirilecek olan
araştırmalara bazı katkılar sunabileceği düşünülmektedir.

Anahtar Kelimeler: Çeviri kuramları, makine çevirisi, otomatik çeviri yaklaşımları.

GİRİŞ

Dil üzerine geçmişten bu yana çok çeşitli tanımlar yapılmıştır. Doğan Aksan’a göre “Dil
terimiyle herhangi bir toplumun, ulusun bireyleri arasında anlaşma sağlayan yerleşik dizge
anlatılır” (Aksan, 2007: 51). Berke Vardar ise dil “belli bir insan topluluğuna özgü, çift
eklemli sesli göstergeler dizgesidir” (Vardar, 2002: 71). Süreç olarak bakılırsa “Dilin
incelenmesi yazının ortaya çıkışıyla başlamıştır” (Kıran, Kıran, 2006: 32). Geçmişten
günümüze kadar çok sayıda incelemenin konusunu oluşturan dil, çevirinin de hiç
kuşkusuz temelini oluşturur. Zira insanlığın var oluşundan bu yana bu ikisi arasında
yakın bir ilişki var olduğu ve bu ilişkinin günümüzde daha da yaygın bir hale geldiği
bilinmektedir.

Küreselleşmeyle birlikte, gerek ekonomik gerekse teknolojik gelişmeler, toplumların


uluslararası düzeyde birbirleriyle olan iletişimlerinin de artarak devam etmesine yol
açmıştır. Bu durum hem yabancı dil öğreniminin hem de çevirinin daha da ön plana
çıkmasına katkı sağlamıştır. Çeviri konusundaki çalışmalar her ne kadar çok yakın bir
geçmişe dayansa da, aslında bu alanda gerçekleştirilen incelemelerle birlikte başlangıçtan
bu yana oldukça önemli gelişmeler gündeme gelmiştir. Özellikle çeviride teknolojinin
olanaklarının kullanılmaya başlanmasıyla, geçmişte çok da mümkün gibi görünmeyen
makine çevirisi artık günümüzde büyük oranda başarıya ulaşmış durumdadır. Genel
olarak bir dilden diğerine aktarım sürecini ifade eden “Çeviri en basit tanımıyla bir dildeki
yazılı ya da sözlü bir dilsel unsuru biçim, içerik ve anlam yönünden eşdeğer bir karşılıkla
başka bir dile aktarmak olarak ifade edilir” (Tok, 2019: 2254). Bu tanımdan hareketle
çevirinin basit bir sözcük aktarımı olmadığı, iki dil arasında birçok yönden bir ilişki ve
etkileşimin söz konusu olduğu anlaşılmaktadır. Lederer çeviriyi “kaynak metnin
anlaşılması, dilbilimsel yapısının çözümlenmesi ve bu yolla elde edilen düşünceleri ve
duyguları başka bir dilde ifade etmekten ibarettir” şeklinde tanımlar (Lederer, 1994: 11).
Çeviri sürecinde iki dil arasında bir çözümleme, kaynak metnin derin anlamını yakalama
gibi oldukça zorlu bir işlemin söz konusu olduğu görülmektedir. Yalçın’a göre çeviri
“metinler üzerinden farklı dil ve kültür ortamlarında bulunan kişi veya taraflar arasında
iletişimi sağlamaktır” (Yalçın, 2015: 10).

Çeviri işlemi iki kültür arasında metinler aracılığıyla bir iletişim ortamı oluşturarak
kaynak kitleyle hedef kitleyi aynı noktada buluşturmaktır. Buradan hareketle aslında
çeviride hedef, kaynak metnin iletisini hedef kitleye aktarabilmektir. Bu durumda
çeviriyle birlikte kaynak metnin hedef dilde yeniden oluşturulması sürecinden
bahsedilebilir. Bu süreçte çevirmenin aslında en önemli görevlerinden biri de kaynak
metnin hedef kitle tarafından doğru bir biçimde algılanabilmesine olanak sağlamaktır.
Bunun için çevirmenin görevi kaynak metinde anlaşılamayan ifadeler ya da belirsizlik
içeren dilsel yapılar söz konusu olması durumunda, bu gibi ifadeleri hedef metne doğru
bir biçimde aktarabilmektir. Bu da çeviri eyleminin ne denli başarılı olduğuyla ilgili bir
durumdur. Başarılı bir çevirinin gerçekleşebilmesi için, tarihte ilk dönemlerden bugüne

International Journal of Language Academy


Volume 8/1 2020 p. 394/403
396 Ziya TOK

değin çeviriyle ilgili birçok kuram geliştirilmiş bu tüm bu kuramlarda çeviri, çevirmen,
kaynak metin, hedef metin gibi kavramlarla ilgili çerçeveler belirlenmiştir.

1. Çeviri Kuramları

Çevirinin tarihine bakıldığında ilk çevirilerin eski uygarlıklar dönemine uzandığı


görülmektedir. Yazının icadına kadar uzanan bu süreçte Sümerler ve eski Mısır’da
çevirinin izlerine rastlamak mümkündür. Yöntemlerle ilgili olarak ise, ilk düşüncelerin
antik dönemlere dayandığı bilinmektedir. Bu konuda özellikle sözcüğü sözcüğüne ve
anlamına göre çeviri gibi ayırımların yapıldığı ve o dönemde Romalı felsefeciler Cicero ve
Horace gibi düşünürlerin öne çıktığı görülmektedir. Dolayısıyla somut olarak bir kuram
çalışması şeklinde değerlendirilmese de, bu yaklaşımlar çeviri kuramlarının fikir
anlamında temeli olarak görülebilir. O dönemlerde kutsal metinlerin çevirileri çok daha
yaygın olarak ele alındığından, bu tür metinlerin hedef dile aktarımında gerçek anlamın
bozulmaması için çeviri konusunda oldukça kuralcı yaklaşımlar sergilenmiştir. Sözcüğü
sözcüğüne çeviri olarak adlandırılan bu kuralcı yaklaşıma o dönem Cicero’nun itirazı ve
Horace’ın da bu itirazı desteklediği ifade edilir. Ancak “Tarih boyunca çeviri yöntemleriyle
ile ilgili tartışmalar gözden geçirilecek olursa, “biçim” ile “anlam”ın halen bir çelişki
konusu olduğu sonucuna kolaylıkla varılabilir” (Balkul, 2016: 103). Çevirinin tarihsel
gelişimi bazı dilbilimciler tarafından dört dönemde incelenmektedir. İlk dönem yukarıda
geçen kuralcı yaklaşımlar ve bu yaklaşımlara olan itirazların öne çıktığı dönem olarak
değerlendirilir. Daha sonra yorumlama ve açımlama konusundaki fikirlerin tartışıldığı ve
anlamın çevirisinin önem kazandığı bir dönem söz konusudur. Metin türlerinin daha çok
önem kazandığı ve buna yönelik yaklaşımların geliştirildiği bu ikinci dönemi dilbilim ve
iletişimle ilgili kuramların geliştirildiği üçüncü dönem takip eder. Çevirinin bağımsız bir
bilim dalı haline gelme konusunda önemli bir gelişme sağladığı bu dönemde ise, çeviri
kuramlarının çeşitliliği göze çarpar. Betimleyici çeviri çalışmalarının ağırlık kazanmasıyla,
Gideon Toury ve James S. Holmes tarafından ürün odaklı, süreç odaklı ve işlev odaklı bir
çeviri yaklaşımı ileri sürülmüştür. Çeviriyi üç farklı açıdan değerlendiren bu
yaklaşımlardan ürün odaklı çeviride erek metin, süreç odaklı çeviride çevirmenin içinde
bulunduğu süreç ve işlev odaklı çeviride ise çevirilerin erek dizgedeki işlevi ön plandadır.

Çevirinin tek başına kaynak metinle ilişkili olmadığı ve başka unsurlarla da bağlantılı
olduğu düşüncesinden hareketle 1970’li yılların sonunda ileri sürülen çoğul dizge kuramı
çevirinin bu anlamda önemli bir yönünü ele almıştır. Giderek hedef odaklılığa doğru
yönelen bir yaklaşımın baskın olduğu o dönemlerde hedef odaklı ve eylem odaklı çeviri
kuramları ağırlık kazanmaya başlamıştır. Her çeviri eyleminin bir amaca yönelik olarak
gerçekleştirilebileceği görüşünü benimseyen skopos kuramıyla, çeviride işlevsel bir
yaklaşımın benimsendiği görülür. Sözlü ya da yazılı metinde bağlamı öne çıkaran
yaklaşımların giderek yaygınlaşmaya başlamasıyla, çeviride yorumlama ve çıkarım yapma
gibi süreçler ön plana çıkmıştır. Çevirmenin kaynak metindeki sözcüklerden sıyrılarak
anlamı aktarmasını amaçlayan yorumlayıcı çeviri kuramı da bu bağlamda önemli çeviri
kuramları arasında yer almaktadır. Çevirinin temel çerçevesini belirlemeye yönelik olarak
ileri sürülen tüm bu kuramsal çalışmalar çerçevesinde, çeviri eyleminin nasıl
gerçekleştirilebileceğine yönelik olarak birtakım yöntemler de geliştirilmiştir. Çeviri
sürecinde çevirinin doğasını etkileyen birçok unsur söz konusudur ve bu süreçte
çevirmenin birçok etkenin göz önünde bulundurması gerekir. Bu amaçla geliştirilen
yöntemler, çeviri sürecinde çevirmenin izleyeceği yolu ifade eder. Yine bu noktada kaynak
metinle birlikte hedef metin de göz önünde bulundurularak, sözcüğü sözcüğüne bir
çeviriden anlamsal, iletişimsel ve serbest çeviriye doğru yönelen bir yöntemler zinciri söz
konusu olmuştur. Bu yöntemler çeviriyi anlamsal, işlevsel ve iletişimsel açıdan farklı
biçimlerde ele alan yöntemlerdir.

International Journal of Language Academy


Volume 8/1 2020 p. 394/403
Makine Çevirisi ve Çeviri Kuramları 397

Çeviri kuramları ve bu kuramlar doğrultusunda belirlenen çeviri yöntemleri kaynak


metnin hedef dile en doğru bir biçimde aktarılabilmesi amacıyla geliştirilen yaklaşımlar
bütünü olarak görülür. Bununla birlikte, çeviride birtakım güçlüklerin ortaya çıkması
kaçınılmazdır. Bunun için çevirmenin gerektiğinde başvurabileceği çeviri stratejileri
geliştirilmiştir. Bu stratejiler, çeviri kuramlarından ve yöntemlerinden bir yönüyle
farklıdır. O da stratejilerin sorun çözmek üzere geliştirildiği ve gerektiğinde
başvurulabilecek olmasıdır. Dolayısıyla çevirmenin bu stratejilere her zaman ihtiyacı
olmayabilir. Bazı metin türlerinde ve bazı çeviri süreçlerinde gereksinim duyulabilecek
olan bu stratejiler arasında özellikle J.-P. Vinay ve J. Darbelnet tarafından geliştirilen
ödünç alma, öykünme, sözcüğü sözcüğüne çeviri, yer değiştirme, modülasyon, eşdeğerlik
ve uyarlama gibi stratejiler ön plana çıkar (Vinay, Darbelnet, 1995). Bu stratejilerden
başka geliştirilen yerelleştirme, yabancılaştırma, kültürel ödünçleme, telafi, özelleştirme,
genelleştirme, açımlama, ekleme, çıkarma, çıkarım, yer değiştirme, standartlaşma,
perspektif kaydırma, iletişimsel çeviri, birebir çeviri gibi stratejiler söz konusudur. Tüm
bu stratejiler kaynak metnin türü, içeriği, bağlamı ve bununla birlikte birçok etkeni
dikkate alarak çeviri işleminin nasıl daha doğru bir biçimde gerçekleştirilebileceğine dair
benimsenen yaklaşımları içerir. Başka bir ifadeyle, çeviri stratejileri çeviri sürecinde
çevirmenin bu işlemi nasıl yapacağıyla ilgilidir. Yalçın’a göre “çevirmenin çeviri sürecinde
izleyeceği yol, seçenekler ve alacağı kararlar çeviri stratejisini oluşturmaktadır.” (Yalçın,
2015: 96). Dolayısıyla çeviri stratejileri bir çeviri eyleminde çeviri yöntemlerinin
belirlenmesini de kapsayabilir. Özetlemek gerekirse, çeviri kuramları çevirinin ne
olduğunu, çeviri yöntemleri bu süreçte ne yapılacağını belirlerken, çeviri stratejileri de
çevirinin nasıl yapılacağı konusunda çevirmene ışık tutar. Bu bağlamda, geçmişten
günümüze değin, çeviri konusunda ortaya konulan birçok kuram, yöntem ve stratejilere
bakıldığında aslında tarihsel süreçte dilbilimsel yaklaşımlardan işlevsel yaklaşımlara
doğru bir geçiş söz konusu olmuştur. Bu geçişi sağlayan etmenler arasında kuşkusuz
küreselleşmeyle birlikte artan çeviri ihtiyacının yanı sıra, gelişen teknolojilerin de önemli
bir payı olmuştur. Bu kapsamda, çevirinin de teknolojiye ayak uydurmasının önü
açılarak, buna yönelik bilgisayar sistemleri ve yazılımları geliştirilmeye başlanmıştır.
Buraya kadar çeviri kuramları bu çalışmanın kapsamı doğrultusunda, sadece özet olarak
değerlendirilmiştir. Aşağıda otomatik çeviride benimsenen yaklaşımların tarihçesi ve bu
süreçte çeviri kuramlarının yeri ele alınmıştır.

2. Otomatik Çeviri Yaklaşımlarıyla Çeviri Kuramlarının İlişkisi

Çeviri alanında son zamanlarda teknolojinin giderek daha fazla ağırlık kazanmaya
başladığı görülmektedir. Çevirinin bilgisayarda otomatik olarak gerçekleştirilmesine ya da
en azından çeviri sürecinde bilgisayardan yararlanmaya yönelik geliştirilen bu
yaklaşımların geçmişi 17. Yüzyıla kadar uzanır. O dönem René Descartes ve Leibniz
tarafından dilin sayısal kodlarla gösterilmesine dayanan bir sözlük oluşturma konusunda
fikirler ileri sürmüştü (Hutchins, Somers, 1992). Gerçekten de o dönemde ortaya atılan
bu fikirler daha sonraki dönemlerde tartışılmış, o zamanlar her ne kadar somut bir adım
atılmamış olsa da 20. Yüzyılda gerçekleştirilen çalışmalara bir temel niteliğinde olmuştur.
1933 yılında Fransız matematikçi Georges Artsrouni kağıt şeritler üzerine yazılı olarak bir
dildeki sözcüklerin başka bir dilde karşılıklarını veren bir cihaz tasarladı. Artsrouni ile
aynı yıl Rus Profesör Petr Smirnov-Troyanskij de benzer bir cihaz geliştirerek üç aşamalı
bir mekanik çeviri tasarladı (Hutchins, Somers, 1992). 1950’lere gelindiğinde ise, özellikle
ilk bilgisayarların üretimi bu konudaki çalışmaların hız kazanmasına da zemin
hazırlamıştır.

International Journal of Language Academy


Volume 8/1 2020 p. 394/403
398 Ziya TOK

James Holmes (1975) çeviri kuramları ile çeviri teknolojileri arasındaki ilişkiye dair bir
sınıflandırma yaparak bu süreci orta-bağımlı kuramlar (medium-restricted theories)
biçiminde tanımlar. Ona göre bu süreç üçe ayrılır: “insan tarafından gerçekleştirilen
(insan çevirisi), bilgisayarlar tarafından gerçekleştirilen (bilgisayar çevirisi) ve her ikisi
tarafından ortaklaşa gerçekleştirilen (karma ya da makine-destekli çeviri)’dir” (Holmes,
1975: 74). Bu anlamda ilk somut makine çevirisi sisteminin çok kısıtlı sözcük sayısına ve
dilbilgisi kurallarına dayalı olarak tasarlandığı ve belirli bir amaca yönelik olarak
hazırlandığı bilinmektedir. Otomatik çeviri sistemlerinin gelişmeye başladığı dönemlerde
bu alanda kuramsal çalışmalar da sürdürülmüş ve otomatik çeviriye yönelik yöntemler de
geliştirilmeye başlanmıştır. Bu yöntemler arasında kural tabanlı çeviri, bütünce tabanlı
çeviri, karma çeviri, nöral çeviri ve etkileşimli çeviri gibi yöntemler sayılabilir. Aşağıda bu
otomatik çeviri yöntemleri çeviri kuramları bağlamında incelenmiştir.

2.1. Kural Tabanlı Çeviri

Kural tabanlı çeviri yöntemi 1970’li yıllarda geliştirilen ilk otomatik çeviri yöntemlerinden
biri olarak bilinir. Dilbilgisel kurallara dayalı olan bu yöntemde “kaynak metnin
sözdizimini çözümleyen algoritmalar üzerine kurulan ve anlamı hedef dile bir tümce
kurarak aktarmak için kuralları kullanan bir bilgisayar çevirisi motoru” (Şahin, 2013: 82)
söz konusudur. Kaynak ve hedef dillerle ilgili dilbilgisel, sözdizimsel, yapısal ve anlamsal
özelliklerinin yer aldığı bir kurallar bütünü üzerine kurulu olan bu yöntemde, kaynak
metnin analizi ve hedef dilde yeniden oluşturma süreçlerinden oluşan iki aşama söz
konusudur. İlk aşamada kaynak metnin biçimsel, sözdizimsel ve anlamsal açıdan analizi
gerçekleştirildikten sonra, ikinci aşamada hedef dilin biçimsel ve yapısal özellikleri
dikkate alınarak kaynak metnin hedef dile aktarım süreci gerçekleşir. Bu bağlamda,
aslında çeviri tarihinde öne sürülen sözcüğü sözcüğüne çeviri ve ardından anlamına göre
çeviri yöntemlerine benzer bir sürecin otomatik çeviride oluşturulmasının söz konusu
olduğu söylenebilir. Kural tabanlı çeviri yöntemlerinde geliştirilen doğrudan çeviri,
aktarım yoluyla çeviri ve Aradil yoluyla çeviri yaklaşımları da yine kaynak metni ön
planda tutan bir çeviri yaklaşımının olduğu anlaşılmaktadır. Bu yaklaşımda ortaya çıkan
genel eksiklikler şöyle özetlenmektedir (Okpor, 2014: 161):

 Gerçek anlamda iyi sözlük sayısının yetersizliği ve yeni sözlüklerin oluşturulmasının


pahalı olması.
 Bazı dilbilimsel bilgilerin hala manuel olarak girilmek zorunda olması.
 Büyük sistemlerdeki kural etkileşimlerini, belirsizliği ve deyimsel ifadeleriyle
uğraşmanın güçlüğü.
 Yeni alanların sisteme uyarlanmasının başarısız olması.

Kural tabanlı çeviri sistemleri genellikle yeni kurallar oluşturmak ve sözcük veri tabanını
genişletmek ve uyarlamak için bir mekanizma sağlasa da, bu değişikliklerin maliyeti
genellikle çok yüksektir ve elde edilen sonuçlar da çoğu zaman maliyeti karşılamaz.
Çeviri kuramları açısından bakıldığında, kural tabanlı çeviri yaklaşımlarının tarihte ilk
çeviri yöntemleriyle bazı açılardan örtüştüğü söylenebilir. Dilbilgisel kurallar çerçevesinde
kaynak metnin ön planda olduğu bir süreci içeren kural tabanlı yaklaşımlar, çeviri
tarihinde, metnin anlamından daha ziyade sözcük çevirisinin üzerinde durulduğu ve
sözcüğü sözcüğüne olarak bilinen yöntemlerle bu bakımdan benzer bir görünüm ortaya
koyar. Bununla birlikte, kural tabanlı çeviri yaklaşımlarının, tam anlamıyla sözcüğü
sözcüğüne çeviri yönteminin temeline dayanmadığı, sadece çeviri süreci olarak birbirine
benzer oldukları söylenebilir. Zira her iki yaklaşımda da sözcüklerin hedef dildeki
karşılıklarından hareketle bir çeviri işleminin gerçekleştirildiği görülmektedir.
Birincisinde insan çevirmenin gerçekleştirdiği çeviri işlemi, ikincisinde yine insan

International Journal of Language Academy


Volume 8/1 2020 p. 394/403
Makine Çevirisi ve Çeviri Kuramları 399

çevirmen tarafından bilgisayar kullanılarak gerçekleştirilmiştir. Bu bakımdan, ikisinde de


benzer bir çeviri mantığından hareketle çeviri yapıldığı görülmektedir.

Kural tabanlı çeviride sözcük çevirisinin yeterli olmadığı ve bu durumun bazı güçlükleri
beraberinde getirdiği görülmüştür. Bu sistemlerde ortaya çıkan çeviri güçlükleri, bu
kapsamda gerçekleştirilen çalışmaların genişletilerek daha farklı bir yapılanmaya doğru
yönelmesinin önünü açmıştır. Bu doğrultuda, yine veri tabanlarına dayalı ancak sözcük
ya da kurallar yerine çeviri örneklerinin yer aldığı bütünce tabanlı yöntemler
geliştirilmiştir. İstatistiksel ve örnek tabanlı olmak üzere iki türü olan bütünce tabanlı
çeviri yöntemleri aşağıda kısaca ele alınmıştır.

2.2. Bütünce Tabanlı Çeviri

Kural tabanlı çeviri yöntemlerinde kullanılan sözcük-sözcük çeviri yaklaşımı, kaynak


metnin anlamsal yapısını göz önünde bulunduruyor olmasına karşın, kaynak metinle
hedef metin arasındaki ilişkinin sağlıklı bir şekilde oluşturulabilmesi için gerekli olan
bağlamsal anlamı sağlamada yetersiz bir çeviri ürünü ortaya koyuyordu. Bu güçlüklerin
aşılabilmesi amacıyla örnek çeviri cümlelerinin kullanılabildiği bir yaklaşım
benimsenmeye başlandı. Bütünce tabanlı çeviri yöntemi olarak bilinen bu yöntem,
“Bütünce tabanlı çeviri yöntemleri, kural tabanlı çeviri yöntemlerinde ortaya çıkan bilgi
edinimiyle ilgili sorunun çözümüne yönelik olarak geliştirilen alternatif bir makine çevirisi
yaklaşımıdır” (Okpor, 2014: 162). Önceki yöntemlere kısmen benzerlik gösteren bu yeni
yöntem, “yeni çeviriler için gerekli bilgiyi elde etmek amacıyla kullanılan ya da
başvurulan çift dilli bir paralel bütünce (genellikle daha önce çevrilmiş cümlelerden
oluşan bir veri tabanı) içerir” (Carl, Way, 2003).

2.2.1. İstatistiksel Çeviri

İstatistiksel çeviri yöntemi, bir tümcenin en olasılığı yüksek olan çevirisini belirleyecek
istatistiksel araçların kullanımına dayalı bir makine çeviri sistemidir (Türe, 2008: 16).
Kural tabanlı çeviri sistemlerinin eksiklerinin giderilmesinin amaçlandığı bu yaklaşımda,
iki dilli derlem yardımıyla, çevrilmiş çıktı oluşturmak için istatistiksel yöntemler kullanılır
(Aslan, 2019: 88). Aslında kural tabanlı çeviri yöntemiyle istatistiksel çeviri yöntemleri tek
sözcüklerin çevirilerinden hareketle hedef tümceyi oluşturur fakat kural tabanlı yöntem
bir dizi kurallar bütününe göre filtrelenir ve sınırlandırılır, oysa istatistiksel çeviri yöntemi
bunu bir olasılık modeline dayanarak gerçekleştirir (Carl, Way, 2003). Ayrıca istatistiksel
çeviri yaklaşımında bütünceye dayalı bir sistem söz konusudur.

2.2.2. Örnek Tabanlı Çeviri

Örnek tabanlı çeviri yönteminin ilk olarak Makoto Nagao tarafından 1981 yılında sunulan
ve 1984 yılında yayımlanan “A Framework of a Mechanical Translation Between Japanese
and English by Analogy Principle” adlı çalışmasına dayandığı bilinir. Nagao bu
çalışmasında “örnek tabanlı makine çevirisinin üç temel bileşimini doğru bir şekilde
tanımlar: çevrilecek bölümlerin gerçek örneklerle karşılaştırılması, çeviri bölümlerine
karşılık gelen kısımların belirlenmesi ve bunların hedef metinde birleştirilmesi” (Somers,
2003: 7). Örnek çeviri tümcelerin eşleştirilmesine yönelik bir sistem içeren “bu yöntemin
çalışma ilkesi temel kaynak bilginin iki alanın söz konusu olduğu iki dilli örnek çeviriler
içeren veri tabanına dayalıdır: birincisi kaynak dildeki tümceleri depolar, diğeri ise
bunlara karşılık gelen çeviri tümceleri depolar” (Dajun, Yun, 2015: 92). Veri tabanına
önceden depolanan bu kaynak ve hedef tümcelerin otomatik olarak eşleştirilmesi söz
konusudur. “Tümce eşleşmesi genel olarak iki biçimde gerçekleşmektedir, birincisi metin

International Journal of Language Academy


Volume 8/1 2020 p. 394/403
400 Ziya TOK

tabanlı, ikincisi ise uzunluk tabanlı eşleşmedir. Metin tabanlı eşleşme tümcedeki sözcük
bilgisine dayalıdır. Uzunluk tabanlı eşleşme ise bir tümcedeki karakter ya da sözcük
sayısını temel alır” (Fung, McKeown, 1997: 56). Böylelikle sistemde mevcut olan iki dilli
paralel çeviri örnekleri yoluyla eşleştirilerek uygun gelen çevirilerin önerisi sunulur.

2.3. Karma Çeviri

Karma çeviri yöntemi otomatik çeviride ileri sürülen kural tabanlı ve bütünce tabanlı
çeviri yöntemlerinin eksik yönlerinin giderilmesine yönelik olarak, iki yöntemin
birleştirilmesini içeren çoklu çeviri yaklaşımlarına dayalı bir süreçtir. Antony ilk makine
çevirisi yaklaşımları arasında yer alan bu sistemi karma tabanlı (hybrid-based) olarak
tanımlar (Antony, 2013). Bu yaklaşımın temelinde, kural tabanlı çeviri sisteminin
kaynağına istatistiksel verilerin eklenerek ikili bir karma sistemin oluşturulması söz
konusudur. Karma çeviri yöntemindeki “temel fikir sınırlı hizalı sözcük veri tabanından
sözdizimsel aktarım kurallarının otomatik olarak öğrenilmesine dayalıdır” (Chéragui,
2012). Karma çeviri sistemi içinde çoklu makine çeviri motoru içerir. Sürecin sonunda
daha yüksek kalitede bir çeviri elde edebilmek için, tüm bu alt sistemlerin sağladığı çeviri
önerilerinin birleşimiyle hedef metnin oluşturulması amaçlanır.

İstatistiksel ve örnek tabanlı çeviri yöntemleriyle, bu iki yöntemin birlikte kullanılmasını


öngören karma çeviri yöntemi, kural tabanlı çeviri yöntemlerinin tam olarak çeviride
istenen kaliteyle birlikte anlamın aktarımında da yeterli olmadığını kanıtlar niteliktedir.
Çeviri kuramları açısından değerlendirildiğinde tarihsel süreçte sözcüğü sözcüğüne
çeviriye yönelik yöntemlerin ardından anlama göre çevirinin önem kazanmaya başlaması
gibi, otomatik çeviri sürecinde de kural tabanlı çeviri yöntemlerinin ardından anlam
çevirisinin göz önünde bulundurulmaya başlandığı bütünce tabanlı yöntemler
geliştirilmiştir. İşleyiş bakımından aynı olmasa da, insan çevirmen tarafından
gerçekleştirilen ilk dönem çeviri süreciyle otomatik çeviri sürecinin çıkış noktası
bakımından birbirine benzerlik gösterdiği söylenebilir.

2.4. Nöral Çeviri

“Nöral Makine çevirisi yaklaşımı, kaynak tümceyi hedef tümceye çevirmede koşullu
olasılığı örnek alan bir nöral ağa dayalı işleyen bir süreçtir” (Revanuru, Turlapaty, Rao,
2017: 12). Tarihi 1990’lı yılların başlarına dayanan nöral çeviri yaklaşımında Pathak ve
Pakray’a göre “çeviri süreci bir dilden diğerine haritalama için geri yayılım mekanizması
kullanıyordu” (Pathak, Pakray, 2018: 467). İnsan beyninin çalışma sisteminden hareketle
geliştirilen nöral çeviri yaklaşımı, yapay sinir ağlarıyla insan beynini taklit eden bir yapıya
sahiptir. “Yapay sinir ağları, insan beyninin özelliklerinden olan öğrenme yolu ile yeni
bilgiler türetebilme, yeni bilgiler oluşturabilme ve keşfedebilme gibi yetenekleri herhangi
bir yardım almadan otomatik olarak gerçekleştirmek amacı ile geliştirilmişlerdir” (Uğur,
Kınacı, 2006: 345). Temelinde yine istatistiksel verilerin yer aldığı ve bütüncelere dayalı
olarak çalışan bu sistem, veri tabanında yer alan bilgiler doğrultusunda yeni çeviri için
tahminler üretmek üzere tasarlanmıştır. Derin öğrenme süreçleri tarafından desteklenen
bu süreç, bütünce tabanlı çeviri yaklaşımlarındaki otomatik kodlamalarla çeviri işlemini
bir adım öteye taşıyarak, insan çevirmenin gerçekleştirdiği çeviri sürecine yakın bir
sürece dayanmakta, böylelikle çevirinin doğruluğunun artırılması amaçlamaktadır.

2.5. Etkileşimli Çeviri

İnsan çevirmenin otomatik çeviri sürecinde daha etkin bir görev üstlenmesini amaçlayan
etkileşimli çeviri yöntemi, çevirmen önerilerinin veri tabanına kaydedilmesine dayalı bir

International Journal of Language Academy


Volume 8/1 2020 p. 394/403
Makine Çevirisi ve Çeviri Kuramları 401

sistemden oluşur. Daha önceki yöntemlerde sistemin çalışma mantığı veri tabanına
önceden yüklenen kaynak ve hedef metinlere dayanıyordu. İlk sistemler dikkate
alındığında, kapasite bakımından bunun çok da yeterli olmamasından dolayı, çevirinin de
kalite düzeyi yetersiz kalıyordu. Etkileşimli çeviri sistemi, sistemde yer almayan örnek
tümcelerin insan çevirmenler tarafından sisteme kaydedilmesine olanak sağlayan bir
düzeneğe sahiptir. Otomatik çeviri işlemi sırasında insan çevirmenin çeviri önerileri
sunabildiği bu sistem, veri tabanının genişletilerek daha yüksek doğrulukta çeviri ürünü
sunmayı amaçlar. Bu yöntemde, insan çevirmen otomatik çeviri sistemleri üzerinde
herhangi bir kaynak metnin çevirisini yaparken, otomatik çeviri motoru tarafından
sunulan çeviri önerilerinin yetersiz kalması ya da çevirmen tarafından yetersiz olarak
görülmesi durumunda, çevirmenin bunun için yeni bir çeviri önerisi sunması mümkün
olmaktadır. Böylelikle otomatik çeviri ile yapılan çevirinin insan çevirmen tarafından
yapılan çeviriye yaklaştırılması söz konusudur. Bu da otomatik çeviride eksik olarak
görülen yorumlama sürecine olumlu yönde bir katkı olarak düşünülebilir.

Kuramsal açıdan bakıldığında, özellikle 1970’li yıllardan itibaren geliştirilen çeviri


kuramlarında olduğu gibi, önceleri kaynak metin odaklı olan süreç, daha sonra hedef
metin odaklı olmaya başlamış, ardından çevirinin amacını dikkate alan yaklaşımlarla
işlevsel ve iletişimsel çeviriye yönelik yaklaşımlar ağırlık kazanmaya başlamıştır.
Etkileşimli çeviri yöntemi de aslında bu açıdan bakıldığında, insan çevirmenin yapmış
olduğu çeviri önerilerinin sisteme dahil edilmesine olanak sağlayarak, çeviriyi iletişimsel
bir boyuta taşıdığı söylenebilir. Zira insan çevirmen, sunmuş olduğu çeviri önerisinin
birçok yönden çözümlemesini yaparak bir bakıma otomatik çeviriyi gerçekleştiren sisteme
kendi yorumuyla destek sağlamış olmaktadır.

SONUÇ VE DEĞERLENDİRME

Çeviri kuramları doğrultusunda, otomatik çeviri yöntemlerinin de başlangıçta kuralcı ve


kaynak metne dayalı bir yaklaşımla oluşturulduğu görülmektedir. Ancak, zamanla bu
konuda ortaya çıkan güçlükler, genellikle metnin bağlamı ve bu bağlama göre yorumlama
konusunda ihtiyaç duyulan desteğin önemini ortaya çıkararak, otomatik çeviri sürecinde
hedef odaklı bir yaklaşıma doğru yönelimi de beraberinde getirmiştir. Bunun için çeviride
insan çevirmen tarafından yapılan çevirilerin örnek olarak değerlendirildiği istatistiksel ve
örnek tabanlı çeviri yöntemleri, giderek otomatik çeviride yaygınlaşmaya başlamıştır. Her
ne kadar doğrudan insan çevirmen tarafından yapılan çevirinin kalitesine ulaşmasa da
bütünce tabanlı çeviri yöntemleri, kural tabanlı yöntemlere göre daha tutarlı çevirilerin
gerçekleştirilmesine zemin hazırlamıştır. Bununla birlikte, çeviri sürecinde, dilbilgisel
kuralların göz ardı edilmemesi amacıyla, kural tabanlı ve bütünce tabanlı çeviri
yöntemlerinin birleştirildiği yeni bir yaklaşım ortaya konmuştur. Temeli matematiksel
hesaplamalar ve bilgisayar dilinde kullanılan birtakım algoritmalara dayalı olan bu
yöntemlerin çoğu, çevirinin genellikle bu mantıkla gerçekleştirilmesini hedefleyen bir
sistemler bütünü olarak görülebilir. Oysa çeviride kuramsal çalışmalara bakıldığında, bu
süreçte ileri sürülen tüm yöntem ve stratejiler çevirinin basit bir matematik işleminden
çok öte karmaşık bir süreç olduğunu kanıtlar niteliktedir. Dolayısıyla sadece
matematiksel algoritmalarla kalite düzeyi yüksek çevirilerin elde edilmesi çok olanaklı
görünmemektedir. Teknik diye ifade edilen metin türlerinde bu kalite düzeyi oldukça
yüksek gibi görünse de, diğer birçok metin türünde aynı şeyi söylemek pek mümkün
değildir. Bu bakımdan bilgisayarın kaliteli çeviri yapabilmesi için gerekli olan en önemli
unsur belki de metnin bağlamının, amacının ve işlevinin dikkate alınarak bir insan
çevirmen tarafından yapılacak olan yorumlama işleminin de dahil olduğu kapsamlı bir
süreçtir. Bunun için bütünce tabanlı çeviri yöntemlerinden sonra insan beyninin çalışma
sistemini örnek alan bir yapıya yönelik olarak tasarlanan nöral çeviri yöntemi önceki

International Journal of Language Academy


Volume 8/1 2020 p. 394/403
402 Ziya TOK

yöntemlerden farklı birtakım özellikler içerdiğinden, otomatik çeviri sürecinde tasarlanan


birçok çeviri sistemine de ilham vermiştir. Ancak bu yöntem de işleyiş bakımından
tamamen otomatik bir süreci kapsadığından, insan çevirmenin çeviri sürecinde yaptığı
birçok işlemi gerçekleştirme konusunda yetersiz kalmaktadır. Dolayısıyla çevirmenin
otomatik çeviri sürecinde daha fazla yer alması gerekmektedir. Bu nedenle, son
zamanlarda otomatik çeviri sürecinde daha yaygın hale gelen çevrimiçi etkileşimli çeviri
sistemleri aslında çevirmenin düzeltme önerileriyle bu süreçte daha fazla yer almaya
başladığının da göstergesidir.

Sonuç olarak, çeviride geliştirilen tüm yöntem ve kuramlar, birbiriyle bağlantılı bir yapıya
sahiptir. Geçmişten günümüze geliştirilen tüm yaklaşımların amaçları arasında çeviri
kalitesinin artırılması ve çevirmene bu süreçte hız kazandırma gibi amaçlar sayılabilir. Bu
bakımdan, çeviri türlerine göre yaklaşımların da çeşitlilik göstermesi çeviri sürecinin
daha sistematik bir yapıya kavuşturulmasına zemin hazırlar. Teknoloji de bu doğrultuda
çeviri sürecine entegre edilerek, çevirmenin daha kısa sürede daha fazla çeviriyi daha
doğru bir şekilde yapması amaçlanmıştır. Tüm bu çalışmaların büyük oranda çeviriyle
ilgili ilk geliştirilen yöntemlere dayandığı söylenebilir. Bilgisayarların üretilmesi ve çeviride
kullanılmaya başlanması her ne kadar çeviri işlemini süreç olarak biraz farklı bir boyuta
taşımış olsa da, bu sürecin sağlıklı bir şekilde yürütülmesinde ve ortaya daha yüksek bir
kalitede çeviri ürününün konulmasında geçmişten günümüze kadar geliştirilen
yaklaşımların göz ardı edilmesi düşünülemez.

KAYNAKÇA

Aksan, D. (2007). Her yönüyle dil: Ana çizgileriyle dilbilim. Ankara: Türk Dil Kurumu
Yayınları.
Antony, P. J. (2013). Machine translation approaches and survey for Indian languages.
Computational Linguistics and Chinese language Processing, 18(1), 47-78.
Aslan, E. (2019). Makine çevirisi. İstanbul: Hiperyayın.
Balkul, H. İ. (2016). Translation technologies: A dilemma between translation industry
and academia. International Journal of Language Academy, 4(4), 100-108.
Carl, M., ve Way, A. (2003). Recent advances in example-based machine translation.
London, UK: Kluwer Academic Publishers.
Chéragui, M. A. (2012). Theoretical overview of machine translation. M. Malki, S.
Benbernou., S. M. Benslimane ve A. Lehireche (Ed.), 4th International Conference
on Web and Information Technologies (s. 160-169) içinde. Sidi Bel Abbès, Algeria.
Dajun, Z. ve Yun, W. (2015). Corpus-based machine translation: Its current development
and perspectives. International Forum of Teaching and Studie, 11(1-2), 90-95.
Fung, P. ve McKeown, K. (1997). A technical word-and term-translation aid using noisy
parallel corpora across language groups. Machine Translation, 12, 53-87.
Holmes, J. (1975). Translated!. papers on literary translation and translation studies.
Amsterdam, NL: Rodopi.
Hutchins, W. J. ve Somers, H. L. (1992). An introduction to machine translation. London,
UK: Academic Press Limited.
Kıran, Z. ve Kıran, A. (2006). Dilbilime giriş. Ankara: Seçkin.
Lederer, M. (1994). La traduction aujourd'hui. Vanves, FR: Hachette.
Okpor, M. (2014). Machine Translation Approaches: Issues and Challenges. IJCSI
International Journal of Computer Sciences Issues, 11(5), 159-165.
Pathak, A. ve Pakray, P. (2018). Neural machine translation for Indian languages. Journal
of Intelligent Systems, 465-477.

International Journal of Language Academy


Volume 8/1 2020 p. 394/403
Makine Çevirisi ve Çeviri Kuramları 403

Revanuru, K., Turlapaty, K. ve Rao, S. (2017). Neural machine translation of Indian


Languages. Compute '17: Proceedings of the 10th Annual ACM India Compute
Conference (s. 11-20) içinde. New York, NY; Association for Computing
Machinery.
Somers, H. (2003). An overview of EBMT. M. Carl ve A. Way (Ed.), Recent Advances in
Example-Based Machine Translation (s. 3-57) içinde. London: Kluwer Academic
Publishers.
Şahin, M. (2013). Çeviri ve teknoloji. İzmir: Mengi Basım.
Tok, Z. (2019). Şiir çevirisi ve Fransızcadaki söz sanatlarının Türkçeye aktarımı.
International Social Science Studies Journal, 5(34), 2253-2260.
Türe, F. (2008). A hybrid machine translation system from Turkish to English (Yüksek
lisans tezi). Sabancı Üniversitesi Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi,
İstanbul.
Uğur, A. ve Kınacı, A. C. (2006). Yapay zeka teknikleri ve yapay sinir ağları kullanılarak
web sayfalarının sınıflandırılması. M. Akgül, E. Derman, U. Çağlayan ve A. Özgit
(Ed.), ''Türkiye'de İnternet" Konferansı Bildirileri (s. 369-373) içinde. Ankara: TOBB
Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi.
Vardar, B. (2002). Açıklamalı dilbilim terimleri sözlüğü. İstanbul: Multilingual Yayınları.
Vinay, J. P. ve Darbelnet, J. (1995). Comparative stylistics of French and English: A
methodology for translation. Amsterdam, NL: John Benjamin Publishing
Company.
Yalçın, P. (2015). Çeviri stratejileri kuram ve uygulama. Ankara: Grafiker.

International Journal of Language Academy


Volume 8/1 2020 p. 394/403

View publication stats

You might also like