0% found this document useful (0 votes)
225 views16 pages

En à Ok KullanÄ Lan 250 Kelime

Recipe book

Uploaded by

srhttmz014
Copyright
© © All Rights Reserved
We take content rights seriously. If you suspect this is your content, claim it here.
Available Formats
Download as PDF or read online on Scribd
0% found this document useful (0 votes)
225 views16 pages

En à Ok KullanÄ Lan 250 Kelime

Recipe book

Uploaded by

srhttmz014
Copyright
© © All Rights Reserved
We take content rights seriously. If you suspect this is your content, claim it here.
Available Formats
Download as PDF or read online on Scribd
You are on page 1/ 16
Deniz'le ingilizce KONUSUYORUM 250 KELIME oe rs = Pee ae fo 4 ot a eer. fe ee nae ae ea ere ie con Oa ee ae pk “hag Sect = yy er deed Ua a i nr NE fT Fceeesses a lookin uae ee WF k red ee at (1) eee is atl ee etpro oblem 4 See im sia ses nd— Deora in oa ia ep bit a aatent'e 7 ne eae Pn aot icture , CE ania ete rea [ corr eed ih bad] one f ee ee oer ae Lt ovine een tecortt Tiss sph) 7S" wan) OME easilycall potas yl 4 a _ ered Ce | ae ae ad hie ace CL Fae fe EE Pee PR day CIT eat aura ad) — —w_ a CALISMA METODU Kelimelere galisirken dikkat etmeniz gerekenler: 1. Oncelikle kelimeleri parcalara béliip isinizi kolaylastirin ve bir galisma_hedefi belirleyin. “Her giin 5 kelime galisacagim” gibi. Belirlediginiz hedefi aksatmayin. Gun iginde bu kelimeleri sik sik kullanin. 2. Kelime caligirken Tiirkgeden ingilizceye veya ingilizceden Tirkceye eviri yaparak 6grenmeye ¢aligmayin. Cunki bu sekilde ¢aligmak akic! konugmanizi engeller. 3. Eger kendiniz resimli kelime kartlari yaparsaniz veya 6grenmeye calistiginiz kelimeyle alakali somut seyler diistinirseniz daha kalici olacaktir. Ornegin “car” kelimesine calisirken zihninizde bir arabay! canlandirmak gibi. 4. Ogrendiginiz kelimeleri birine 6gretirseniz ve cimlelerde kullanip Ingilizce konusma_ pratigi yaparsaniz, kelimeler hafizanizda kalici olarak yer edinecektir. Deniz'le ingilizce Konusuyorum: Calisma Metodu Deniz’le ingilizce KONUSUYORUM a: bir There is a cat in the yard. Bahgede bir kedi var. about: hakkinda, yaklasik There's something about him | don't like. Onun hakkinda hosuma gitmeyen bir sey var act: davranmak, hareket etmek, eylem, yasa You're acting like a child! Gocuk gibi davrantyorsun! add: eklemek, toplamak Is there anything else you would like to add? Eklemek istedigiiniz baska bir sey var mi? after: sonra Let's go for a walk after breakfast. Kahvaltidan sonra yirliyise cikalim. again: tekrar, yeniden, yine, bir daha Could you spell your name again, please? Isminizi tekrar kodlar misiniz, litfen? air: hava, havalandirmak 1 went outside to get some fresh air. Biraz temiz hava almak igin disari giktim. all: tum, bitin, hepsi He worked all day. Battin giin calisti. also: ayrica, ayni zamanda She's a photographer and also writes books bir fotografi ve ayrica kitap yaziyor. an: bir dnid sesten énce He applied to become an American citizen. Bir Amerikan vatandasi olmak icin basvurdu. and: ve, ile He looked and ran away. O bakti ve kagti. ao SAC SEADOO TOP 250 IN DAILY SPO! ¥ find: bulmak I couldn't find Rey's phone number. Rey’in telefon numarasini bulamadim. first: birinci, ilk, once This is my first visit to New York. Bu benim New York’u ilk ziyaret edigim. follow: takip etmek, izlemek A dog followed us home. Bir kopek bizi eve kadar takip etti food: yemek, yiyecek, besin, gida There was a lot of food and drink at the party. Partide ok fazia yiyecek ve igecek vardi for: icin There's a phone message for you. Senin icin bir telefon mesaji var. form: bicim, sekil, gekillendirmek, olugturmak A crowd formed around the accident. Kazanin etrafinda bir kalabalik olustu. found: find filinin ikinci ve igunct hali | found my phone on the bed. Telefonumu yatagin Ustinde buldum. four: dort Most animals have four legs. Cogu hayvanin dért bacag! var. from: -den, itibaren, -den beri She sent me a postcard from Alanya. Bana Alanya’dan bir kartpostal génderdi. get: almak, kazanmak, elde etmek He went to the shop to get some milk. Biraz suit almak icin magazaya gitt. ive: vermek ‘an you give me some money? Bana biraz para verebilir misin? Deniz'le ingilizce Kohusuyorum: Galigma Metodu animal: hayvan Some animals hunt at night. Bazi hayvanlar geceleri avianir. answer: cevap, yanit, cevap vermek I'd like you to give me an honest answer. Bana dirust bir cevap vermeni isterim. any: hig, her, higbir, herhangi Do you have any candles? Hig mumunuz var mi? are: is gogulu They are hungry. Onlar ag. as: olarak, gibi She works as a waitress. O bir garson olarak ¢aligiyor. go: gitmek, hareket etmek How can | go to Taksim? Taksim’e nasil gidebilirim? good: iyi, guzel Did you have a good time at the party? Partide iyi vakit gegirdin mi? great: harika, miithis, biiytik You look great! Harika géruinuyorsun! grow: yetigmek, buyimek Children grow so quickly. Cocuklar gok gabuk biiytiyor. had: have fiilinin ikinci hali When | was a child | had a dog. Cocukken képegim vardi. Deniz’le ingilizce Konusuyorum; Calisma Metodu ask: sormak, istemek, soru sormak She asked me a question. O bana bir soru sordu at: -de, -da She's sitting at the table. Masada oturuyor. back: arka, geri, geri dénmek, ters She thinks he will come back. Onun geri gelecegini dusiiniiyor. be: olmak, bulunmak | will be popular. Popiiler olacagim been: be fiilinin Uglincu hali Ihave been to many places. Birgok yerde bulundum before: 6nce You should wash your hands before meals. Yemeklerden Once ellerini yikamalisin. between: arasinda, arasina He weighs between 55 and 60 kilograms. 55 ve 60 kilogram arasindadir. big: iri, buydk They have a big house in the country. Ulkede biyik bir evieri var. boy: delikanli, erkek gocuk You've been a very naughty boy! Sen gok yaramaz bir gocuksun! build: inga etmek They're building new houses. Yeni evier inga ediyorlar. but: ama, ancak, fakat It's a nice dress, but it creases very easily. Gizel bir elbise ama cok kolay kirigiyor. hand: el, el vermek You have to hold my hand. Elimi tutmalisin. hard: sert, zor, kati It's hard to say. Séylemesi zor has: sahip olmak John has a car. John’un bir arabasi var. have: sahip olmak They have a beautiful home. Gizel bir evieri var. he: 0 (erkekler igin) He has never been to Italy. O italya’da hig bulunmadi head: kafa, bas, baskan My head is swimming. Basim déntiyor. help: yardim etmek, yardim How can | help you? Sana nasil yardim edebilirim? her: ona, onu, onun (kadinlar igin) gave her the letter. Ona mektubu verdim. here: burada, buraya, burasi | have lived here for about two years. Yaklasik iki yildir burada yasiyorum. high: yuksek The boy has a high fever. Cocugun yiksek atesi var. him: ona, onu (erkekler icin) haven't seen him for ages. Onu yillardir g6rmedim. Deniz'le ingilizce Kohusuyorum: Galigma Metodu by: tarafindan, gore The book was translated by an author. Kitap bir yazar tarafindan gevrildi. call: gagirmak, aramak, telefon etmek, gagri He called you last night. Dun gece Seni aradi. came: come fiilinin ikinci hali We came by bus. Otobisle geliyoruz. can: yapabilmek ! can read this book. Bu kitabi okuyabilirim. cause: neden olmak, yol agmak, sebep What is the cause of the fire? Yanginin sebebi nedir? change: degismek, dedistirmek, degisim We can change the world. Diinyay! dedistirebiliriz. his: onun, onunki (erkekler igin) What's in his bag? Cantasinda ne var? home: ev | decided to stay at home. Evde kalmaya karar verdim. hot: sicak, aci Do you have anything hot to drink? Igecek sicak bir seyiniz var mi? house: ev, konut She lives in a little house. Kiguk bir evde yasiyor. how: nasil How do you pian to spend your holiday? Tatilinizi nasil gegirmeyi planliyorsunuz? I: ben 1 sent her some flowers. Ona biraz gigek génderdim. Deniz’le ingilizce Konusuyorum; Calisma Metodu city: sehir, kent The city of Ely has about 15,000. Ely sehrinin yaklasik 15.000 ntifusu vai close: kapatmak, yakin Could you close the window please? Pencereyi kapatir misiniz litfen? come: gelmek Are you coming with me? Benimle geliyor musun? could: yapabildi, yapabilirdi, yapabilir mi When | was younger | could stay up all night. Gencken biitiin gece ayakta kalabilirdim country: yurt, Ulke, memleket, tasra What is the largest country in Europe? Avrupa'nin en biiyilk tilkesi nedir? cover: ortmek, kaplamak, kilif, 6rtl, kapak Snow covered the hillsides. Kar yamaglari kapladi. cross: karsiya gegmek, carpi, capraz Cross the bridge and tum right. K6priyii gegin ve saga dénun. day: giin It rained all day. Bitiin gin yagmur yagdi. did: do fillinin ikinci hali Did you go to school? Okula gittin mi? differ: farklilik, farkli olmak, ters diigmek My tastes differ greatly from yours. Benim zevklerim seninkilerden oldukga farkli. do: yapmak Why did you do that? Neden bunu yaptin? does: yapmak Why did she does that? Neden bunu yapti? in: igeri, iginde Please come in. Liitfen igeri gel. is: olmak, -dir, -dir She is a lawyer. O bir avukattir. it: 0, ona (cansiz varliklar igin) It is blue. O mavidir. just: sadece, yalnizca, heniiz | just finished my homework. Idevimi heniiz bitirdim. keep: tutmak, saklamak Can | keep the photographs? Fotograflar! saklayabilir miyim? kind: tir, gesit, cins, kibar, nazik Please be kind to your sister! Litfen kiz kardesine karsi nazik ol! know: bilmek, tanimak Do you know a good restaurant? iyi bir restoran biliyor musun? land: karaya gikmak, kara, arazi This land is no good for growing potatoes. Bu arazi patates yetistinmeye uygun degil. large: iri, genis, buyuk We need a large car. Buyiik bir arabaya ihtiyacimiz var. last: sonuncu, son At the last moment he changed his mind. Son anda fikrini degistirdi. late: gecikmis, gec, geg kalmak 1am late for work. Ise geg kaldim. Deniz'le ingilizce Kohusuyorum: Galigma Metodu don’t: yapmamak, yapilmamasi gereken sey Don't do that! Bunu yapmal door: kapi Could you open the door, please? Kapry! agar misin litfen? down: asagiya dogru, asagi Don't look down! Agsagi bakma! draw: karalamak, cizmek, berabere, gekilis Alexa can draw very well Alexa Gok iyi gizebilir. each: her biri Each of the companies supports this. Sirketlerin her biri bunu destekliyor. earth: diinya, kara, yeryizi, toprak We live on the earth. Dinyada yasiyoruz. end: son, sona ermek, bitirmek Get to the end of the queue. Siranin sonuna git. even: bile, hatta, dizgin, duz ! don't even know where itis. Nerede oldugunu bile bilmiyorum. every: her I've been out every night this week. Bu hafta her gece digari ciktim eye: géz He closed his eyes. Gézlerini kapatti far: uzak How far is it from Sweden to Norway? Isveg'ten Norvec’e ne kadar uzak? learn: 6grenmek / learn how to use this machine. Bu makineyi nasil kullanacagimi 6greniyorum. left: sol Turn left at the lights. Isiklardan sola don. let: izin vermek Het you go. Gitmene izin veriyorum. life: yasam, hayat, can, 6mur Ali saved her life. Ali onun hayatin kurtardi. light: 1sik, aydinlik, hafif Could you switch the light on, please? Igigi agar misin liitfen? like: begenmek, hoslanmak, sevmek, gibi | like your new haircut. Yeni sac kesimini begendim. line: gizgi, hat, sira, kuyruk Draw a pair of parallel lines. Bir cift paralel gizgi gizin. little: ufak, az, kugak It came ina little box. Kiigilk bir kutu iginde geldi. live: yagamak I ive in Istanbul. Istanbul'da yagiyorum long: uzun I have been waiting a long time. Uzun zamandir bekliyordum: look: bakmak, g6riiniis, bakis, gériinmek They looked at the Resme baktilar ve gi Deniz'le ingilizce Kohusuyorum: Galigma Metodu father: baba My father sends his greetings. Babam selamlarini gonderiyor. few: az, birkag Ihave a few questions Birkag sorum var. make: yapmak lil make some coffee. Biraz kahve yapacagim many: bir¢ok, cok There are many students in the class. Sinifta birgok 6grenci var. me: ben, beni, bana Tom intrigues me. Tom benim ilgimi cekiyor. men: erkekler, adamlar The two men shook hands. iki adam tokalastr. more: daha fazla, daha Would you like some more food? Biraz daha yemek ister misin? mother: anne Here is the fish my mother baked. iste annemin pisirdigi balik. much: fazla, cok There is much rice here. Burada cok piring var. my: benim My father is out. Benim babam disarida. near: yakin We live near the station. Istasyona yakin oturuyoruz. low: algak, digik, az These people are living on relatively low incomes. Bu insanlar nispeten dugiik bir gelirle yagiyorlar. made: yapilmis, make fillinin ikinci hali He was wearing a suit made from pure silk. Saf ipekten yapilmis bir takim elbise giyiyordu. man: adam, erkek A man came up to me. Bir adam bana geldi. may: olabilmek, olasi olmak There may be other problems. Baska sorunlar olabili. mean: kastetmek, anlamina gelmek What did you mean? ne demek istedin? might: olabilmek, olasi olmak I might go to Istanbul on holiday. Tatilde Istanbul’a gidebilirim. Most: en, en cok Joanne is the most intelligent person I know. Joanne tanidigim en zeki kisi. move: hareket etmek, tasimak, tasinmak Will you help me move this table? Bu masayi tagimama yardim edecek misin? must: gerekmek, -meli/-malt I must phone my sister. Kiz kardesimi aramaliyim. name: ad, isim, adlandirmak The parents named their baby Akira. Anne babasi bebeklerine Akira adini verdi. need: ihtiyag, ihtiyac olmak, gerekli olmak I need a computer. Bir bilgisayara ihtiyacim var. Deniz'le ingilizce Kohusuyorum: Galigma Metodu hig, asla You must never forget that! Bunu asla unutmamalisin. gece, aksam Good night, Ali. See you tomorrow. lyi geceler Ali. Yarin géraguiraz. simdi, su anda I'm with Jessica now. Simdi Jessica ile birlikteyim. -nin, -nin, yiziinden She is a friend of mine. O benim bir arkadagim. eski, yasli He is getting old. O yaslanyor. bir, tek, biri Here is one of my pictures iste benim resimlerimden biti. veya, yada Is this a bottle or glass? Bu bir sige mi yoksa_bardak mi? bizim We bought our house several years ago Evimizi birkag yi! 6nce satin aldik. bitmis, Ustiine, Gzerinden, askin, fazla The sign over the door said "Exit” Kapinin Ustindeki tabelada "ik" yaziyordu, sayfa | have printed 100 pages 100 sayfa bastim. insanlar, halk, ulus, millet i know these people. Bu insanlari taniyorum. yeni Have you heard their new record? Yeni albimlerini duydunuz mu? hayir, yok, hig, degil There's no butter left. Hig tereyagi kalmadi saymak, say!, numara, adet Please write your credit card number on this form. Liitfen bu forma kredi karti numaranizi yaziniz. kapali, kapatmak, diginda Switch the television off. Televizyonu kapat ustiinde, iizerinde Look at all the books on your desk! Masanizdaki tim kitaplara bakin! yalnizea, sadece, tek 1 was the only person on the train Trendeki tek kisi bendim ébir, Steki, baka, diger There is no other work available at the moment. Su anda meveut baska bir ig yok cikis, digari, digarida My secretary will see you out. Sekreterim seni digarida gorecek sahip olmak, kendi I'd like to have my own apartment. Kendi daireme sahip olmak isterim parca, kisim, taraf Part of my steak isn't cooked properly. Biftegimin bir kism1 duzgin pismemis. resim Freddy drew a picture of my dog. Freddy képegimin bir resmini cizdi. Deniz'le ingilizce Konusuyorum: Calisma Metodu place: koymak, yerlestirmek, mekan, sira, yer plant: dikmek, ekmek, bitki We'll have the meeting at my place. This plant grows quickly. Toplantiyi benim yerimde yapacagiz. Bu bitki hizia biiyir. play: ovnamak. calmak, piyes, oyun point: nokta, puan, ug I plav the piano well. I'd like to discuss the first point in your essay. lyi piyano galarim. Makalenizdek ilk noktayi tartismak isterim. port: liman press: basmak, baski yapmak, sikistirmak Could you show me the way to the port? _ Press the button to start the machine. Bana limana giden yolu gésterir misiniz? _—_ Makineyi baslatmak igin digmeye basin. put: kovmak read: okumak I can put thinas in a box. | read about the family's success in the local paper. Esyalari bir kutuya koyabilirim. Yere! gazetede ailenin basarisini okudum. real: aercek right: sag, dogru, hak, hakli | found a real baraain. You got three answers right and two wrong Ben gercek bir kelepir buldum. Ug cevabiniz dogru ve iki yanlis. round: yuvarlak, tur tun: kosmak, kosu, galistirmak, igletmek Yes, | like round numbers. I.can run a mile in five minutes. Evet, yuvarlak sayllar! seviyorum. Beg dakikada bir mil kogabilirim. said: sdylenen, say fillinin ikinci hali same: ayn! She said she loved him. My brother and | sleep in the same room. Onu sevdigini séyledi. Kardesim ve ben ayni odada uyuyoruz. saw: testere, see fillinin ikinci hali say: sdylemek, demek I saw the guitar. How do you say "goodbye" in French? Gitari gordum. Fransizcada "hoscakal” nasil dersin? school: okul sea: deniz How do you go to school? We went swimming in the sea. Okula nasil gidersin? Denizde yizmeye gittik. see: aérmek, bakmak self: 6z, kendi Two gentlemen have been waiting to see you. He wasn't his usual ebullient self. Iki beyefendi sizi gormek igin bekliyor. Her zamanki coskulu hali degildi. sentence: ciimle set: kurmak, set, takim, belirlenmis The teacher made me repeat the sentence. _He set the alarm for 7 a.m. Ogretmen bana ciimleyi tekrariatti. Alarm! sabah 7'ye kurdu Deniz'le ingilizce Kohusuyorum: Galigma Metodu she: 0 (kadinlar icin) She is unhappy. O mutsuz. show: géstermek, gésteri Let me show you Jodie's dress. Size Jodie'nin elbisesini géstereyim. since: -den beri I live in Turkey since 2000. 2000'den beri Tuirkiye'de yasiyorum so: bu ylizden, dyle, béyle, séyle, cok The house is so beautiful Ev cok giizel. sound: ses You sound unhappy. What's the matter? Sesin mutsuz geliyor. Sorun nedir? stand: durmak, ayakta durmak, gecerli olmak I'm standing still. Hala ayaktayim. still: durgun, hareketsiz, hala, yine de I'm still hungry. Hala acim. story: hikaye, dykii Is his story true? Hikayesi dogru mu? should: gerekmek, -mali/-meli If you're annoyed with him, you should tell him. Ona kizginsan, ona séylemelisin. side: kenar, yan, taraf Please use the side entrance. Liitfen yan girigi kullanin small: kiigik, az, ufak That jacket's too small for you. Bu ceket senin igin cok kiicik. some: biraz, bazi, birkag Would you like some coffee? Biraz kahve ister misin? spell: hecelemek Could you spell your name again? Adini tekrar heceleyebilir misin? start: baslamak, baslatmak, baslangi¢ What time does the movie start? Film ne zaman baslar? ‘stop: durmak, durdurmak, durak Does this train stop at Finsbury Park? Bu tren Finsbury Park'ta mi duruyor? ‘study: calismak, okumak, incelemek I'm studying architecture. Ben mimariik okuyorum. such: béylesine, béyle, bu gibi, bu tir, -e benzeisun: giines Such is life Hayat béyle take: almak, gétiirmek May | take a pen? Bir kalem alabilir miyim? The sun rises in the east. Gunes dogudan dogar. tell: soylemek, anlatmak, demek Can you tell me how to get to the library? Bana kiitiphaneye nasil gidecegimi séyler misin? Deniz'le ingilizce Kohusuyorum: Galigma Metodu than: gére, -den, -dan My son is a lot taller than my daughter. O§lum kizimdan cok daha uzun. the: belli bir yeri/kisiyi/seyi nitelendirmek igin Cem is in the house. Cem evdedir. them: onlara, onlari | can't find them anywhere. Onlari higbir yerde bulamiyorum. there: oraya, orada, orasi, surada, surasi Put the chair there. Sandalyeyi oraya koy. they: onlar What do they want? Onlar ne istiyorlar? think: diisiinmek, sanmak | think otherwise Ben baska tiirl dilgiindyorum. thought: think 2 ve 3. hali, dgtince, fikir That was a kind thought. Bu nazik bir dugunceydi. through: araciligiyla, boyunca, iizerinden There is a side road through the forest. Orman boyunca bir yan yol var. to: -al-e, -1/i, karsi, -mak/-mek She agreed to help. Yardim etmeyi kabul etti. tree: aga The tree was ready to fall down. Agag diismek Uzereydi turn: dénmek, déndirmek, sira, d6nuig You have to turn left at the second light. Ikinci igikta sola dénmelisin. $u kalem nereye gitti? we their: onlarin He gave them their coats. Onlara paltolarini verdi.. then: 0 zaman, ondan sonra, dyleyse Let me finish this job, then we'll go. Bu isi bitireyim, sonra gidecegiz. these: bunlar What are these toys doing here? Bu oyuncaklarin burada ne igi var? thing: sey What's that thing over there? Oradaki sey ne? this: bu This is the one | want. istedigim bu. three: tig I've got three sisters. Us kiz kardesim var. time: zaman, stire, kez, defa He wants to spend more time with his family. Ailesiyle daha fazia zaman gecirmek istiyor. too: cok, agini, gereginden gok, de (dahi) It's too hard for me to explain. Aciklamak benim igin ¢ok zor. try: denemek, deneme I'l try again next year. Seneye tekrar deneyecegim two: iki They have two houses. Onlarin iki evi var. Deniz'le ingilizce Kohusuyorum: Galigma Metodu under: altinda She is sitting under a tree. , bir agacin altinda oturuyor. us: biz, bizi The teacher asked us. O§retmen bize sordu very: cok He is very handsome. O gok yakisikht was: be fiilinin ve is ikinci hali He was very handsome. O cok yakigikltydi. way: yol, taraf, tarz, yapilig gekli, yontem Tom lost his way. Tom yolunu kaybetti. well: iyi, peki I cant see welll. iyi goremiyorum. were: be fillinin ve are ikinci hali They were on the table a minute ago. Bir dakika énce masadaydilar. when: ne zaman When are you going? Ne zaman gidiyorsun? which: hangi Which doctor did you see? Hangi doktoru gordiin? who: kim, kimi, kime Who won the match? Magi kim kazandi? will: -acak, -ecek Clare will be five years old next month. Clare nimiizdeki ay beg yaginda olacak. SS SS up: yukart =e Put those books up on the top shelf. O kitaplani en ust rafa koyun. use: kullanmak, kullanim You have to use these glasses Bu gézliikleri kullanmalisin. want: istemek, istek I want some chocolate. Biraz cikolata istiyorum. water: su, sulamak Is there enough hot water for a bath? Banyo igin yeteri kadar sicak su var mi? we: biz Can we go to the swimming pool this aftemoon? Bu O§leden sonra havuza gidebilir miyiz? went: go fillinin ikinci hali He went to Africa in 1960 never to return. 1960'ta, donmemek iizere Afrika'ya git what: ne, hangi What did you wear? Ne giydin? where: nereye, nerede Where does he live? Nerede yasiyor? while: sirasinda, iken, oldugu halde | read it while you were drying your hair. ‘Sen sagini kuruturken okudum. why: neden, nigin Why did you choose to live in London? Neden Londra'da yagamay! se¢tiniz? with: ile, -I1 | was with Sylvia at the time. O sirada Sylvia'yla birlikteydim. Deniz'le ingilizce Kohusuyorum: Galigma Metodu word: s6z, kelime, laf, sozcuk Some words are more difficult. Bazi kelimeler daha zordur. world: diinya, alem The end of the world is coming. Diinyanin sonu geliyor. write: yazmak Why not write your ideas? Neden fikirlerinizi yazmiyorsunuz? Ou: Siz, sen, size, sana, sizi, seni You look nice. lyi g6rundyorsun. work: is, galigma, galismak I've got so much work to do. Yapacak ¢ok igim var. would: istemek, -ecekti Would you like something to drink? Bir seyler igmek ister misin? year: yil Annette worked in Italy for two years. Annette, Italya'da iki yil galisti. your: senin, sizing It's not your fault. Bu senin hatan degil. Deniz’le ingilizce Konusuyorum; Calisma Metodu Deniz’le ingilizce KONUSUYORUM TASARIM VE DOSYA DENIZ iLE iNGILIZCEYE AiT OLUP YASAL HAKLARI DENIZ iLE iNGILIZCEYE AITTIR. KOPYA YAPILAMAZ, SATILAMAZ, INTERNETTE AGIKTAN GOSTERILEMEZ. Deniz'le ingilizce Konusuyorum: Calisma Metodu

You might also like